Cumhuriyet

HEPSININ de gözlerinde ülke sevdasının, namusun ve saflığın katıksız izleri. Hepsinin yüzünden nur akıyor. İlkokul yıllarımda yırtık pabuçlarının içinden çıkan parmaklarına da bakardım, "biz Cumhuriyet'i böyle kurduk" diyen Kurtuluş Savaşı askerlerinin fotoğraflarına. Hiçbir ülkenin tarihi böyle bir mücadele görmemiştir eminim. Cennet yüzlü Mustafa Kemal Atatürk dururdu önümde, yüzünü melekler okşamış. Kurduğu Cumhuriyet, en soylu düşüncem çocukluk yeminim. Biz Cumhuriyet'i bağımsızlık ve toprak koktuğu için sevdik. Özgürlüğün ve demokrasinin gönderine çekilen bayrağın kutsallığını öğrettiği için. Bir kartalın göklerde uçması kadar görkemli, bir serçenin su içmesi kadar masum olduğu için. Ve her şeyden önemlisi çocukların elinden tuttuğu için. Çocukluğumda başımı omzuna koyardım Cumhuriyet'in, elimden tutarken güven verirdi. Yatılı okuldaki aydınlık öğretmenlerimin elleriydi onlar. Dürüstlüğün ve haysiyetin iki kere ikiden daha değerli olduğunu öğreten anaç öğretmenlerimin. Sokaklarda özgürce koşuştururken arkadaşı olurduk öfkesini büyüten diğer çocuklarla. Kimseye "nerelisin" diye sormazdık, hepimiz bu toprakların soyundandık. Suyundan ya da havasından bir şeyler çekerdi bizleri birbirimize. Denize düşsek de sarılmazdık yılana düşmesek de. O zamanlar düşenleri ayağa kaldırırdı insanlar, her metrekareye onlarca vicdanlı insan düşerdi. Gençliğimizde karınca askerlerimizle yaşam koçları olduk çocukların. Haksızlığa kafa tuttuk da boş yere lafa tutmadık kimseleri. İşçilerle halay çektik, şiirler okuduk sabahlara kadar. Bir gece kötü şeyler olabilirdi, sıkıyönetim vardı sıkıysa sokağa çıkın. Çıktık açık alınla. Hala alnımız açık. Kimseye boynumuzu eğmeden borçlarımızı gününde ödüyor, kimsenin kayığına binmeden kendi küreğimizi kendimiz çekiyoruz. Tek başına! Taşına toprağına kurban olduğumuz memleketimizde her Cumhuriyet Bayramı'nda çocukluğumuzdaki heyecanı yaşarken "Sevgili Cumhuriyet"