Bana ne!

ÇOCUKLUĞUMDAKİ onurlu öğretmenlerimiz öğretmişti; "siz yoldan çıkmazsanız yollar sizi terk etmez." O yüzden her biçimde "yolunu bulanlarla" aynı yolda yürümedik. Çocukluğumuzda insanlığın para birimi yoktu, bizlere öyle öğrettiler. Sonraki zamanda paranın gücünü gösterdiler. İnsanların kendilerini kolayca satması paranın gücünden çok insanların alçaklığıydı aslında. Bunlara karşılık çocuğunun okul masrafını karşılamak için böbreğini satan babaları da gördüm. O yüzden organlarımı çocuklar için yaşayan onurlu insanlara bağışladım. İsimlerini beynime kazıdığım hayatımdaki zalimleri son nefesimde bile bağışlamam. Çok zengin bir adamın berberi olsam, "sizin vicdanınızı kim tıraş ediyor" diye sorarım. Karşımda başını eğerken vereceği cevaba göre davranırım. Merak etmeyin elimdeki makasla ancak onun cümlelerinin önünü keserim! Vicdanım "el" vermez! Gençliğimde amatör futbol oynadığım eski dostlarımdan biri geçenlerde "neler yapıyorsun" diye sordu, "Topun gelişine vuruyorum" dedim, "nereye giderse!" "Nereye gidiyor" diye sordu da "eski postacılar kalmadı ki mektuplarımız yerine ulaşsın!" dedim. İçimdeki çocuk hala üzeri dantel örtülü radyoları dinliyor. Siyah beyaz Yeşilçam filmlerinde çocukluk arkadaşlarını izliyor, sanal alemi de reddediyor televizyonları da. Çünkü katilleri tanıyor. İlginç insanlar da tanıdım. Deli diye horlanan insanların çoğu kendilerinde saklı duran anlamı fark etmek için karşıma çıktılar belki. Ya da kaybolmadan önce "tanıklığıma" ihtiyaç duydukları için. Bir tanesinin giderken söylediği sözü unutmadım. "Arada bir kendini güncelle" demişti, "nostaljik ağrılarına iyi gelir." Duvar yazılarım hala duruyor. "Kolay soyunan kadınlara verilen değeri, onurlu kavgalara soyunan kadınlara vermeyen ülkeler sızlanmaya mahkumdur." Akvaryumdaki balıklar denizlerdeki balıklardan talihli sayıyor kendilerini; oltaya gelmedikleri için! Oysa özgürlük; oltaya gelme ihtimaline bile karşı durabilmektir, ölene