Hastalar Risalesi'ni anlamaya doğru: Yedinci Deva

"Ey sıhhatinin lezzetini kaybeden hasta! Senin hastalığın sıhhatteki nimet-i ilâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilâkis tattırıyor, ziyadeleştiriyor.Çünkü bir şey devam etse tesirini kaybeder. Hatta ehl-i hakikat müttefikan diyorlar ki: "Her şey zıddıyla bilinir." Meselâ, karanlık olmazsa ışık bilinmez, lezzetsiz kalır. Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz, zevksiz kalır. Açlık olmazsa yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez. İllet olmazsa afiyet zevksizdir. Maraz olmazsa sıhhat lezzetsizdir." Dünya hayatının gaflet, yanılma ve yeterince değerlendirilmemesi sonucu, yaşanan manevî zararların farkına varılabilmesi ile, doğru yöne dönebilme imkanını sağlayan hastalıkların, insanları eğiterek tedavi ettiklerini pratik hayatın gerçeklerinde yaşıyoruz. Görünürde hastalıkların, sağlıktaki lezzet ve huzuru kaçırdığı algılanıyorsa da, hastalığın iç yüzü, kafasını gaflet kumuna gömen insana, uyarıcı ve uyandırıcı gerçek mesajlar verdiğinden, hayatın ve sağlığın değerini arttırıyor. Sürekli yaşanan bir sağlık durumu, rahat içinde bir alışkanlığa dönüştüğünde, o insan gaflet uykusuna kolaylıkla dalacaktır. Bunun önlenebilmesi için, Rabb-i Rahîm'imiz (c.c.) hastalıklar aracılığıyla, farkındalık duygularını uyandırarak, çıkılan meşru ve gerçek kulluk alanından, kurtuluş dairesine dönüşü sağlar. Bu dönüşün yaşatacağı sevinç, hastalıkla gelen elem ve sıkıntıları hafifleterek, ortadan kaldırıyor. Ağrıların neden olduğu zor zamanlar, bereketli ve manevî değeri yüksek olan, SABIR ve ŞÜKÜR meyvelerine dönüşecektir. Dünya hayatında mevcut varlıkların bilinip değerlendirilmesi, iç içe bulunan zıtlıkların anlaşılmasıyla fark edilir. Karanlık olmazsa ışık, açlık olmazsa yemek, soğuk olmazsa sıcaklığın değeri anlaşılmaz. Bunun gibi hayatın kışı sayılabilecek, musibet ve hastalıklar olmazsa, güzel bahar mevsiminin huzurlu esintisi lezzetindeki sağlık nimetinin, farkına da varılmayacaktır. Hayat boyunca yaşanan HASTALIK-SAĞLIK gelgitleri ile, farkındalığımızın uyandırılması sonucu sağlığımızın değerini, şükür ile karşılık vererek anlayabilecek hale getiriliyoruz. İnsanı sayısız nimetlerle donatan Cenab-ı Hakk (c.c.), teşekkür borcu olarak, nimetleri veren, koruyan ve yardım eden Rabb-i Rahîm'ine, aczini ve fakrını bilerek, iman bağlılığını şükür ve ibadetleriyle göstererek, yerine getirmesini istemektedir. Nimetleri hediye edeni unutarak, şükür vazifesini yerine getirmeyen insanın, birtakım uyarıcılarla uyandırılması, sonsuz rahmet ve şefkatin gereklerindendir. Nimetlere yapılmayan şükrün