Asırlara damgasını vuran hekim: Ebû Bekr Er-Râzi -1

İslâm hükemasının yıldızlarından, yazdığı eserlerle tıp ilminin temellerini güçlendiren, kurduğu şifahanelerle asırlara damgasını vurarak tıp tarihinin önde gelen üstâdlarından olan er-RÂZÎ, 865 yılında Rey şehrinde dünyaya gelmiş, 925 yılında aynı şehirde vefat etmiştir.

İlk gençlik yıllarında kuyumculuk ve müzisyenlik yaptıktan sonra, 30 yaşlarına doğru yaptığı bir nefis muhasebesi sonucu, insanlığa hizmet yolunda tıp ilminin daha uygun olacağına karar verir. Tıp dersleri veren bir medreseye devam ederek, yüksek zekasının meyveleriyle, insanları hayrette bırakan bir hızla, asrının ilmi zirvesine yükselmiştir. Avrupalıların "Rhazes" veya "Albubator" olarak isimlendirdiği er-Râzî, tıp ilmi dışında eczacılık, kimya, matematik, astronomi, mantık, felsefe, psikoloji, ahlâk ve musiki dallarında verdiği eserler, tesbit edilebildiği kadarıyla 165'e ulaşmaktadır. Bin yıldan fazla bir zamanın kısıtlı imkanlarıyla bu sayıda eser telif etmek, ancak ilim aşkının meyveleri olabilir. Bütün eserlerinin listesini, dünya ilim çevrelerinde yapılan çalışmaların kısa özetlerini, Prof. Dr. Ahmet Ağırakça "İslâm Tıp Tarihi" başlıklı eserinde tanıtmıştır.

İslâm ilim dünyasının zirve isimlerinden olan er-Râzî, "Aynen Hipokrates'in Grek tıbbını geliştirip, önemli bir halkası ve zirvesi olması gibi, İslâm tıbbının gelişmesinin kapısı olmuştur. "Gelip geçen nesiller, gelecek nesillere bilgi ve tecrübelerini aktarmalıdırlar" sözünü durmadan tekrarlayıp, insanlığın elde ettiği tecrübelere büyük önem verirdi. Ona göre, bir tabibin aynı zamanda bir psikiyatrist olması gerektiğini ve bunun mümkün olduğunu ileri sürer. Bundan dolayı ruhsal bir tıp sistemi ve nefsi bir tür diyete zorlayan bir sistem oluşturur. O "BİR KANTAR İLİM, BİR OKKA EDEBE MUHTAÇTIR" diyerek, ilmin edep olmadan yapılamayacağını ifade etmiştir. Er-Râzî'nin ilmî kıymetini, ilim ve edep anlayışını bilen Avrupalıların, onun eserlerinden bir hayli yararlandıkları, ona karşı duydukları saygıdan anlaşılmaktadır. Amerika'daki Princeton Üniversitesi'nin tarihte iz bırakmış ilim adamları için ayırdığı özel bir köşeye er-Râzî'nin resminin asılması münasebetiyle yapılan törende, aynı zamanda bir papaz olan öğretim üyelerinden birisi:

"Râzî, Müslüman tıp alimlerinin en büyüğü ve en iyi görüşe sahip olanıdır. Çiçek ve kızamık hastalıkları arasındaki farkı, ilmî klinik yöntemleriyle ayıran ve bundan başka birçok yeniliğe imza atan tabiptir. İnsanlığa faydalı olmak için zekâsını büyük bir başarı ile kullanan kişi, başka bir dine bağlı olsa bile, kendisine saygı göstermek bir Hıristiyan için görevdir." diyerek er-Râzî'ye verilen değeri dile getirmiştir. Bunun dışında Paris Tıp Fakültesi konferans salonunun önünde meşhur filozof-tabip Ebû Ali ibn-SİNA ve Ebû Bekr er-RÂZÎ'nin yan yana heykelleri bulunmaktadır. Fransızlar ve dolayısıyla bütün Avrupalılar XVI. yüzyıla gelinceye kadar İslâm tabiplerinin eserlerinden başka tıp eserleri kullanmamışlardır. XV. yüzyıla kadar Paris Tıp Fakültesi, dünyanın en küçük kütüphanesine sahipti. Hatta bu kütüphanede sadece bir tek kitap bulunuyordu. En eski Yunanlılardan başlayarak M.925 yılına kadar tıp alanında bilinen bütün bilgileri içeren bu kitap Ebû Bekr Muhammed ibn Zekeriya er-Râzî'nin "el-Havî fi't-Tıb" adlı eseri idi." (1)