Hastalar Risalesi'ni Anlamaya Doğru-4: Dördüncü Deva

"Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır.Çünkü senin vücudun ve aza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın. Demek başkasının mülküdür. Onların maliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder." Musibet ve hastalıklarla yıpranıp, hasar gören vücudumuzun hayat kalitesindeki düşüşleri ve güçsüzleşerek direncini kaybetmesinde, yaşam tarzımızın etkili bir neden olmasının yanında, yaşanan olumlu olumsuz bütün faaliyetlerin Takdir-i İlâhî plânında ve hikmet dairesinde gerçekleştiği kesindir. Kaderin hükmüyle, bir hastalık isabet ettiğinde şikayet etmeden, panik yaşamadan sabır ve rıza ile karşılanması, manevî kazançlara ve ebedî saadete vesile olacağı için, geçici bir misafir olarak algılanmalıdır. Sağlıklı vücudumuzun duyarlı ve tam donanımlı organları, emanet olarak bize verilmiştir. Organizmanın kullanım hakkı bize verilmiş, çalıştırılması ise, İlâhî kontrol altında olmak üzere sağlanmış olup, mülkiyet hakkı bize verilmemiştir. Hücre ve organların, düzenli fizyolojik fonksiyonları, bizim kontrolümüzün dışında gerçekleştiğinden, vücudumuza gerçek anlamıyla sahip çıkmaya hakkımızın olmadığı gerçeği, açıkça anlaşılmaktadır. Bu gerçekten hareketle, insan denilen İlâhî organizasyonun tasarrufu, bir halden başka hallere çevrilmesi, onu yaratan Sani-i Hakîm (c.c.) sanatkârına aittir. Hikmeti neyi gerektiriyorsa, o halleri yaşatarak neylerse güzel eyler. Hayatın bu gerçekleri çerçevesinde düşünüldüğünde, insanın sonsuz Kerem, Rahmet ve Hikmet sahibi olan Zât-ı Zülcelâl'e (c.c.) karşı kulluk sınırlarını aşarak: "Bu hastalık neden beni buldu Ben ne yaptım ki Ne zalimler var ki, neden onlar değil de ben" diyerek, Takdir-i İlâhî'nin uygun görülen kararlarını saygısızca tenkit ve şikayet etmeye asla hakkı olmadığını, mülk sahibinin mülkünde dilediği gibi tasarruf edebileceği hakikatine teslim olarak, ancak ve ancak SABIR ve ŞÜKÜR dairesindeki kulluk bilinciyle, acizliğini göstererek, dergâh-ı İlâhî'den yardım talebi olmalıdır. Unutulmaması gereken bir hayat gerçeği de, içi ışındandan daha yararlı olan asrımızın, psikolojik bunalımlar, depresyonlar, çeşitli kanser türleri, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve obezite gibi hastalıkların sarmalında sıkıntılar yaşayan insanları, derin yaralarla sarsılarak, bitkin hale düşmüştür. Bu perişan halden kurtuluşun reçetesi sabır, şükür, tevbe-istiğfar, halis ubudiyetle şifa kaynağından deva ve yardım talep edilen duaların yanında, faydalı kaynaklara