Coşkun Çokyiğit

Yeniçağ

Haydarpaşa'nın gelininden Şakir Paşa'ya sanat dünyamız

Önceki hafta RTÜK tarafından " kapatılan" bir dizideki olay örgüsüne esefle bakmamak mümkün değil. Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol ve İsmet Zeki Eyuboğlu ile beraber düşünce dünyamızda "Mavi Anadoluculuk" fikrini savunanlardan bir olan Cevat Şakir, dizideki anlatımda adeta Yeşilçam filmlerinden fırlamış tiplere benziyor. Salon filmler

Yusuf Abi entelektüel hayatımı nasıl bitirdi

BOŞHangi kara sevda seniDağıttı ki yaprak yaprakArtık hayatın rahlesiBoş kalacak! Boş kalacak!C.Ç.Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl, Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı ve Yunus Emre'nin zamanı ve yaşamı anlamlandırmaya dair şiirlerinden kelimeler, beyitler etrafımda uçuşmaya başladı. "Biz zaman kırıntıları", "Ne içindeyim zamanın" veya "Nedir

Robotumsulara gerçek nasıl anlatılır

İnsanoğlu bazen aklının ucundan bile geçmeyen bir sohbete dâhil olup önemli makamları işgal eden kişilerin cehaleti karşısında küçük dilini yutacak gibi oluyor. Cehaletin sebebi okumamak ve önder bellediklerinin ağzından çıkanları ezberleyip papağan gibi tekrarlamaktan kaynaklanıyor. Olay şöyle başlamıştı: bir gazeteci arkadaşımı ziyarete gitmiştim

Ağaçlar ayakta ölmüyor

Salgında Korona virüs denen illet bana da kement atmıştı. Bir hafta boyunca evde virüsle boğuştuktan sonra hastalığa paçayı kaptırdığımı duyan Prof. Dr. Yumuşhan Günay Hoca'nın beklemeksizin hastaneye gitmem konusunda kesin bir dille yaptığı ihtara bir hafta sonra bir gece vakti uymak zorunda kalıp Sultan II. Abdülhamit Han Hastanesi aciline "duhul

Bir Kenanlı, İsrailli bir kızdan önce bir buse alır!

Geçen haftaki yazımda, Orta Doğu'daki gelişmeleri sinema sanatına ait iki eserden yola çıkarak anlamlandırmaya çalışmıştım. Buradan tavsiye ettiğim filmleri izleyenler var mı, bilemiyorum Fakat yazıma şöyle bir göz atınca aklıma takıldı, bakalım 75 yıldan beri devam eden Filistinlilerin vatanını gasp etme harekâtı için kültür sanat bağlamı dışında

Kuyruğunu yiyen yılan imgesi

Geçen sene Ekim ayında bu sütunda iki filmden bahsetmiştim. Steven Spielberg'in Münih (Munich, 2005) ve Akbabanın Üç Günü (Three Days of the Condor, 1975) filmleri. Ülkemizde 1977'de gösterime giren Akbabanın Üç Günü, elli yıl önce çekilmiş en sağlam CIA (veya genel olarak devlet politikaları) eleştirilerinden biri olarak hiç aklımızdan çıkmayan bi

Korkaklara yer yok!

İnsanları korkutarak dünyayı avuçlarında tutanların en büyük düşmanı "Korkma!" sedasıdır. Allah peygamberine "Korkma!" demiştir. Peygamber sadık arkadaşına "Korkma" demiştir. Anası, taygalara canavar öldürmeye giden Oğuz Kağan'a "Korkma" demiştir. Düşmanı çok askeri az olan Tonyukuk erlerine, "Düşman çok diye korkma!" demiştir. Gazi Mustafa Kemal A

Kar sesi

Öğrencilik yıllarımda, yani bundan 45 yıl önce, İstanbul daha soğuktu. Nereden mi biliyorum Maraş Öğrenci Yurdu'nun ranzalı odalarında kullanmaktan erimiş çift battaniyelerin altında titreyerek uyuduğumuz gecelerin hatırsı "Daha soğuktu!" diyor. Kemiklerimizin içine işleyen rutubetli hava Anadolu'nun kışları "kurak ve ılıman geçen" bölgelerinden ge

Nardugan -Ayaz Ata Ferdi Tayfur, Maria Callas

Batılılaşmanın en kötü yanlarından biri "batıcılaşma hastalığı". Hangi fikirden ve meşrepten olursa olsun, batıcılaşma hastalığına yakalananlar, Batı'dan ithal ama Türk kültüründe yeri olmayan kültür unsurlarına kaba analojilerle yalancı şahit bulma yolunu tutarlar. Bunlardan ikisi ise Yılbaşı-Nardugan ve Noel Baba- Ayaz Ata yakıştırmasıdır.Değişti

İnsanlık kurtarılmalı

Hayreti, mahcubiyeti, utanmayı ve benzeri hisleri bir yana bıraktık. Yerli ve tabancı dizileri izlereken neredeyse katatoni olmuş gibi saatlerce kalakalmamız neyin göstergesi. Birisi diyor ki, sekiz bölümü bir defada bitirdim! Diğeri iki sezonu aralıksız izlediğini iddia ediyor.TV dizileri ve daha sonra platformlarda yayınlanan diziler yokken sinem