Neredeyse altı aydır İstanbul dışına çıktığım yoktu. İlginç bir rastlantı sonucu Bursa gezisi fırsatı doğdu.
2006 yılında Bursa İpekyolu Film Festivali için şehre ilk geldiğimde "eski Bursa" tabir edilen Ulu Cami, Orhan Cami, Hisar, Muradiye Külliyesi ve Andre Gide'in "Saf zekânın tecessüm etmiş hali" anlamında bir hayranlık cümlesi sarf ettiği Yeşil Cami, Irgandi köprüsündeki ahşap dükkanlar, sisler arasından üzerime ağmaya hazır bir dev gibi "haşyet" duygusu uyandıran Uludağ beni adeta büyülemişti.
Bursa'nın "efsunlu" güzelliğini bütün ruhu ile fark etmemde Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir kitabındaki Bursa faslını okuya okuya neredeyse ezberlemiş olmamın etkisi var ama en çok da onun Bursada Zaman şiiri her şeyin üstünde bir efekte sahiptir.
"Bursa'da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdayan su;Orhan zamanından kalma bir duvar...Onunla bir yaşta ihtiyar çınarEliyor dört yana sakin bir günü.Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana derinden
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden Ovanın yeşili göğün mavisiVe mimarîlerin en ilâhisi."
Bu bir şiir değil yüzyılları aşıp gelen bir şarkıdır benim için.
Bursa'yı en son Korkut Ata Film Festivali'ne ev sahipliği yaptığı 2022 yılında görmüştüm ama her nedense bu ziyaretimde -Bursa'ya her gelişimde hissettiğim- o şarkıyla buluşamamıştım. İşte şimdi bir günlük bir gezi olsa da yeniden "Orhan zamanı"na ışınlanabilmemi sağlayacak bir fırsat doğmuş oldu.
Bu yüzden ilk iş doğma büyüme ne demek, yedi göbek Bursalı arkadaşım Nevzat Çalıkuşu'nu aradım. "Ey dost! Bursa'ya gidiyorum. Bana huzur içinde konaklayacağım bir yer seğlık verir misin" diye sordum. Sevgili arkadaşım Nevzat, akşam yani telaş vakti olmasına rağmen ciddi bilgler içeren uzun bir sohbeti esirgemedi benden.
Tavsiye ettiği mekan tam ona yakışır biçimde Kale İçi'nde bir eski zaman konağından aslına sadık kalınarak dönüştürülmüş