A. Yağmur Tunalı

Yeniçağ

"Hâyır bu hâl uzun süremez!"

Hangi konuyu düşünsek, hangi yanlışa veya arızaya el atsak, en önemli derdimiz o sanıyoruz. Bunun manası açık: Demek ki birçok meselemizi halledememişiz. Yirmi yıl önceye gidersek manzara epeyce farklıdır. Millî Eğitim gibi bir temel konu ve bazı köklü sıkıntılar dışında pek çok derdimize çare bulmuş veya bulma yolundaydık. En önemlisi konuşabiliyo

Yeni zamanın bayramlarını yaratacağız

Çocukluk hasretiyle andığımız bayramları istesek de geri getiremeyiz. Dünya değişti, biz değiştik. Gerçi, medenî dünyanın yaptığı gibi, eski hayatımızın değerlerinin özünü olsun koruyup bugüne taşıyamadık. Bu bakımdan kayıplarımız çok olmakla beraber insanlık aynı gemidedir. Sözüm ona ilerlemelerle, yaşadığımız şehirler, evler, çevreler değişti. Ku

Sahte cennet cehennemi

Vakfı ve kültür tarihimizi bildiğimiz söylenemez. Eski bir vakıfçı ve kültürün içinde bir kimse sıfatıyla bu eksikliği her giriştiğim işte gördüm, yaşadım. Vakıf'tan ne anladığımızı merak eden bu sonucu görür. Niçin vakıf şuurundan uzak kaldığımızı da anlar. Vakfedenlerin, kurdukları vakıfların nesiller boyu ayakta kalmasını hedeflediklerini düşünd

Bozgun bozanındır

Eski eserlere ilginin derecesi, tarihe, millete ve insanlığa saygının ölçüsüdür. İyi bir imtihan vermediğimiz konulardandır. "Ecdadımız.." diyerek dolu ağız konuşmaların bilgiye ve görgüye dayanmaması utanacağımız bir ruh sefaletini açığa çıkarıyor. Gösterişçilik, göründüğü gibi olmamak ve hatta dediğinin tam tersini yapmak bu sefaleti gözler önüne

Eski eser onarımı değil katliam

Betona gömüldük. Son yıllarımızın bizi getirdiği yer iki kelimeyle bu. Yapılıp edilenleri gökten vahiy gelmiş gibi övenlerimiz, övünenlerimiz olsa da bu halimizle beton gibi sağlam değiliz. Ayrıca, görüldü ki betonun sağlamlığı da sağlamlık değil. Beton gibi dondurulmuş hayatımızın çimentosu dağılıyor. Sebebi bilenler için açık: Bilgiye dayanmayan,

Tepkisiz Seyircileriz

Zaman zaman gerçek manasında milliyetçi olmadığımızdan bahsederim. Başta kendisini milliyetçilikle tarif edenlerimiz böyledir. Türkiyemin el değmemiş çelişkileri arasında bu gerçeğin acı gülümsemesi de var. Kavga Günleri'nde dikkatlere getirmeye çalıştığım bu paradoks hepimiz için geçerlidir. Evet doğrudur, sadece milliyetçiler değil, Türkiye Türkl

Bu tek adamlık değer bırakmaz

Siyaset kültürümüz problemlidir. Her alana yayılan sahteliğin zirvesi siyasettedir. Doğru. Yalnız o siyasetçiler gökten inmedi. Başka bir toplumdan da gelmediler. Biz ne isek onlar da odur. Konu açıldığında "Tayyip Bey bizim ortalamamızdır" diyorum. "O kadar mı" diyenlere, "Evet o kadar" diyorum. Kendine yontma, "Bize de mi bu kural" diyen bir insa

Bu kuyudan çıkacağız

Son yazılarımda yeni dönemin arızalı alışkanlıklarının kültürleşmesi tehlikesinden bahsediyorum. Parti içi demokrasi meselesi ve milletvekili seçimi de onlardandır. Totaliter eğilimlerin gitgide arttığını görüyor, yaşıyoruz. Şu şartlarda bir kişinin yazıp çizdiği bir listeden iyilik beklenmez. O seçilenler milletin vekili olmaz, sahibinin elemanı o

Kendine bakan kazanır

Problem 'ben'de başlar ve büyük ölçüde de 'ben'de biter. İnsan için de toplum için de bu değişmez. Kendinizi düzeltmeden, görüşülecek-konuşulacak, kısaca muhatap alınacak hale gelmeden içerde-dışarda yol yürümeniz mümkün değildir. Gücünüzü belirleyen diğer faktörler ve onların ifade edeceği değer bu temel üzerinde belli olur. Türkiye son yıllarda b

Sadi Abi de gitti

Yol başçılarımızın başı yüce dağlar gibi göklerdeydi. Onların lekesiz inancına koşulduk. Düşe kalka yürüdüğümüz sancılı yıllardan geçtik. Gücümüz inanış kuvvet ve kudretindendi. Yani tarihten, yani kültürden, yani yönetmek ve dünyaya efendilik etmek için gelmiş bir milletin çocukları oluşumuzdandı. Kaf Dağı'nın ardında, kırkıncı kapıyı geçmek hedef