Sadi Abi de gitti

Yol başçılarımızın başı yüce dağlar gibi göklerdeydi. Onların lekesiz inancına koşulduk. Düşe kalka yürüdüğümüz sancılı yıllardan geçtik. Gücümüz inanış kuvvet ve kudretindendi. Yani tarihten, yani kültürden, yani yönetmek ve dünyaya efendilik etmek için gelmiş bir milletin çocukları oluşumuzdandı. Kaf Dağı'nın ardında, kırkıncı kapıyı geçmek hedefimizdi. Vurulduğumuz sevgilinin hayaliyle her dem taze bir duyguyla coştuk. Her ruhun, her vücudun dayanamayacağı yolculuklarda dökülenlerimiz oldu. Keçi yollarında gününü gün edenlere katılanlarımız oldu. Biz, gittikçe daralan o serden geçmişler kafilesinden ayrılmadık. Ne çare, önümüzden giden ve bizi o sevgiliye koşturanlar birer birer gidiyorlar. Mağlubiyet tanımaz duygumuza, dik başımıza yalnız bu gidişlerin ağrısı boyun eğdiriyor. Gidiyorlar Son yıllarda, aziz Yahya Kemal'in Duyuş ve Düşünüş şiirinin duyurduğu acı gerçeğin titrek hüznüyle eşleşen duyuşlarla beraberim. "Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber" mısraını kaç kere dilimden kalemime düşürdüğümü bilmiyorum. Evet, artık yıl değil, "Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber" dediğimiz bir dönemdeyiz. Issızlığa benzer bir bozkır havasına düşüyoruz. İçimizde sararan otların kışa yüz tutmuş sonbaharı titriyor. Türk'ün son asırda yetiştirdiği en büyük şair, yine o şiirde, "Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark" diyordu. Sonraki mısra soğukkanlı bir tespit gibi ve hedefi şaşmayan kurşun ağırlığında: "Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark." Görüyor ve yaşıyoruz. Gel gör ki, bu doğruyu bilmek ve yaşamak, giden sevgililerin derin boşluğunun yanında ancak uzak bir kabulün tesellîsidir. Evet, "Gelen gidiyor, konan göçüyor". Sadi Somuncuoğlu Sadi Abi de gitti. Müstesna bir değerdi. Çok yönlü bir politikacıydı. Örnek bakanlarımızdandı. Eşi ender görülür bir toplum önderiydi. Hayatı çetin yollarda yürümek ve yol açmakla geçti. 1950'lerin sonlarından itibaren mücadele adamıdır. Türk'ün yüksek kültürüne, kabiliyetine, asaletine inanmışlar arasında yeri o gençlik yıllarından beri önlerdeydi. Türk'ün tarihî misyonunu temsil eden yüksek bir karakterdi. Hiçbir durumda yılmadı. Hiçbir durumda ümitsiz olmadı. İdealistler, kendileri için yaşamayanlardır. Sadi Abi, onlardandı. Sorulursa, bütün hayatında hâkim olan ideal duyuş ve düşünüşün ispatı hayatıdır. Son nefesine kadar memleketi ve Türklüğü düşündü. Göçüşünden dört gün önceki ziyaretimde artık sesi çıkmaz olmuştu. Tâkati kalmamıştı. Gözü bütün gayretine rağmen kapanıyordu. Zar zor işitilen kırık dökük sözleri, gücünün kalan son zerreleri de yine Türklük derdiyle yanıyordu. Kanserle güreşirken, bu muazzam inanışın sönmez ateşinin itişiyle, son nefesine kadar etrafını yönlendirmeye devam etmesi üzerinde özellikle durmak lazım. Bu inanış, bu güç, erişilmesi güç bir değerdir. Sadi Somuncuoğlu böyle bir insan, böyle bir değerdi. Millî Düşünce Merkezi Son büyük eseri Millî Düşünce Merkezi'dir. Siyasetten ayrıldıktan sonra, kurduğu bir ocaktır. 13 yıl içinde bu merkezden, kültür-sanat ve siyaset adamlarımızla memlekete ışık saçtı. En zor zamanlarda öne çıkarak siyaseti, toplumu uyardı. Seçilmiş gafiller, bölücülerle Anayasa'dan Türk ibaresini çıkarmak için harekete geçtiğinde 300 Aydın Bildirisi adıyla tarihe geçen üç maddelik, "Türk Milleti'ne Çağrı" metnini yayınladı: "1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu ve