Ömer Erdem

Karar

Göz nuru…Gözümün ufku…

Emek ile beraber göz nurunun anılması boşuna değil. Eski zamanlar emeksiz, gayretsiz hayatta kalmanın daha imkansız olduğu devirlerdir sonuçta. Sadece incelik isteyen sanatlar, meslekler değil neredeyse her iş her uğraş emek isterdi. Modern zamanlar emeğin yönü kadar niteliğini de değiştirdi. Bugün emek denilince sanki alt bir kategori kastediliyor

Domates çocuklara ateş eder mi

Çocukken kadınların bahar başında güzden sekilere sakladıkları tohum keselerini özenle açışlarını sonra fidanlıkta yetiştirilecek fideler için hazırlanmalarını zevkle izlerdim. Birbirlerine yardımcı olmak için birkaç kadın birlikte girişirdi bu seramoniye. Kimin salatalık kimin kabak kimin patlıcan tohumuna ihtiyacı var belli olur, eksikler tamamla

'Her şey çalışıyor: Asıl tekinsiz olan da bu…'*

Efsanevi söyleşi bu kez Almanca aslından, Kaan H. Ökten'in duru Türkçesi ile okurla buluştu. Daha çok Heidegger'in üniversite rektörlüğü sırasında Nazilere verdiği destek ve Yahudileri dışladığı savının sorgusuna dönüşen meşhur metin pek çok yönden okumaya imkan veriyor aslında. İlkin, söylenmelidir ki 'der spiegel' bir yayın organı olmaktan öte bi

Bağımsız insanın kayboluşu...

Yalnızlık Tanrıya mahsus' demiş eskiler. Bu sözle bir başınalığın, özgür kişiliğin yüceliğini dillendirmedikleri muhakkaktır. Hatta çoğunlukla istenilir şey değildir bağımsız kişilik. İnsanlar birbirine sokulmayı, dayanışmayı, paylaşmayı olmasa bile karşılıklı güvende olmayı arzularlar. Adına imece denilen geçmişten kalma zaruri iş kotarma yöntemi

Kardeşlerin Kabil'i

Anthony Sattin, 'Göçebeler, Dünyayı Şekillendiren Gezginler' kitabında ( YKY. 24.1.2025. Çev: Nurettin Elhüseyni) ilginç bir yorumda bulunur. Göçebeliğin uzun vadede insanlığın maddi ve manevi açılımlarının ana kaynaklarından biri olduğu tezini geliştirir. Teolojik bir konu olduğu kadar ardı kesilmeyen tartışmalarla örülü Habil ile Kabil'in kavgası

'Yeşil yaprak arasında kara tavuk kızıl burun mu gitti'

Nasrettin Hoca'nın satışa çıkardığı sarık latifesini hatırlamakta yarar var. Hoca sarığı sarmaya başlamış fakat ucu bir türlü gelmiyormuş. Tekrar bozup tekrar sarıyormuş fakat mümkün değil. Canı sıkılan hoca bakmış olacak gibi değil sarığını mezata vermiş. Orada bir alıcı çıkmış. Adamın kulağına eğilen hoca 'sen bu sarığı alma çünkü ucu bir türlü g

Başkasının aklı ya da bulutlar…

Bir köşeciğin kertikli hüznü nicedir kimsenin ilgisini çekmiyor. Yalağı çatlamış, kurnası, alınlığı hoyratça sökülmüş tarihi çeşme desen umurdan sayılmaz. Ağaç fırtınada devrilip yolu kapatmadıkça farkında olunacak bir canlı değil. Ucundan ezilmiş domates iktisatı, kırık şemsiye tamiratı çağrıştırıyor. Dondurma dediğin hazır gıda. Açlığı ortadan ka

Yahya Kemal, Daima…*

Yahya Kemal, Ahmet Haşim ile beraber modern şiirimizin iki asil kurucusundan birisidir. Bu vasıf doğu- batı kültürel salınımı arasında özgün ve çağdaş bir içerikle açığa çıkar onda. Eğer batıya, Paris'e 'kaçmasaydı' Ahmet Agah, pek çok benzerleri gibi Muallim Naci ile Tevfik Fikret arasında sıkışacak sonra da isimler arasında bir isim olacaktı. Uzu

On binlerin dönüşü…

Sabun çiçekleri geride kaldı. Tozlu böğürtlenler, kara tavuklar, dalında didiklenmiş incirler, sabah sessizliğinde bir ordu homurtusu kadar ses çıkaran arılar hepsi hepsi. Hava şartları uygunsa geceleyin gökyüzünü çapkınca dolduran yıldızlar, sevgilisine darılırcasına kayıp gidenler de var aralarında. Bir iri baykuş bilgeliğiyle ağaçların arasından

Başkasının bahçesinde gülmek ya da bahçe biziz gül bizdedir

Bir kere bizim bahçe tarumar oldu ya bir kere suyun neşesi kaçıp toprağın teni bozardı ya! Bir kere güneşin şavkı atından düştü ay nazara uğradı ya! Ne kuştan ses çıkar ne hüthüt haber getirir ne de gece baykuşu sırlar saçar etrafa. Sabah çiğlerinden nicedir bir haber gelir değil ayrıca. Gidilip de dönülmemiş plastikten bir piknik oyunu gibi işler