Bazı tuzu kurular ve kainatın kilitli kapısını çilingir marifetiyle açtığını vehmeden ebedi kurtulmuşlar hemen cevap vereceklerdir. Tanrının olduğu yerde yarından şüphe duymak niye Hatta böyle bir soru sormak bile ne kadar abes. Elbette yarın vardır ve mutlaka olacaktır. Oysa gayb başka bir şeydir yarın başka. Tanrının yarını gaybladır. İnsanınki gelecekle, zamanla, yarınla. Yarın tam anlamıyla bize hayat olacak olan zamandır. O zamanın karşısında herkesin sorumluluğu vardır. Gayb ise yarının ötesinde bambaşka bir çerçevedir sorumluluğu insana yüklenemez. Yarını düşünmek, onu hesap etmek sadece bilgiyi, öngörüyü hatta hayal gücünü devreye sokmak yetmez aynı zamanda erdem de gerektirir. Geçmişte insanı bu sorumluluğun yükünden kurtarmak adına farklı mezhepler, meşrepler, yollar ve düşünceler geliştirildi. Gününü gün etmekten tutun yarının külünü bugünden avuçlarına bırakacak yangını ateşlemeye değin kimisi sakin kimisi ateşin nice meslek icat edildi. Kitaplar yazıldı. Mektepler kuruldu. Fakat yarın yazar 'yarın diye bir şey yoktur' deyip çıksa bile hep ortada durdu, hayatta kaldı.
Varlıklar içinde güvensizliğe en açık canlıyız ve antropolojik yaralar bile kapanmış sayılmaz. Onca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen dünya daha güvenli bir yer değil. Mesela paranızın olması sizi güvende tutmuyor bugün. Aklınıza bile gelmeyecek şekilde bir gecede hesaplarınız sıfırlanabilir. Hiç
ummadığınız bir suçtan dolayı yargılanabilir, sınırsız sürede hapiste yatabilirsiniz. Ya da linçe uğrarsınız birden bire. Ülke ülke, kıta kıta değişir başınıza gelecekler. Ancak çevresini kendi kurduğunuz ve modern hayatla irtibatı koparabildiğiniz bir yerde sadece doğaya bağlı güvenlik sorularıyla başbaşa kalabilirsiniz. Dünyanın neredeyse hemen her bölgesinin gözlendiği, iştah kabarttığı bir zamanda böyle mağara bulmak bile gittikçe imkansız. Yarın var mı sorusu bu sebepten daha bir güvenlikle ilgili ve ruh kadar varlığın dışında. Öyle olunca da insanı asıl güvende tutan şey nedir sorusu hepten boşluğa yuvarlanıyor. Yarın var mı derken insan olmamı mümkün kılacak bir ortamda yaşayacak mıyım niyetini taşıyarak tam bir soru sormuş sayılırız.
Yarın kendiliğinden oluşmaz. Yarın zamanda insanın ve toplumun atacağı çentiğin adıdır. Belirsizliğin veya tesadüfün hatta vurdumduymazlığın yaratacağı yarın elbette erdemsizliklerle örülü olacaktır. Yarın var mı demek hak hukuk olacak mı haklı haksız ayrışacak, emek, yaratıcılık hak ettiği değeri görecek mi demek. Aynı zamanda yarın olacak mı demek bu umutsuzluk sönüp gidecek bu çamurdan tanrılar kuruyup dökülecek mi diye sormak demek. Ve fakat yarın var mı sorusu ben bugünden çıkıp yarını kurarken elimi taşın altına atacağım, emekle, niyetle, gayretle çalışacağım demek.
Yarını bir mit, ütopya, rüya, hesaplaşma günü, kurtuluş şafağı, umut bayramı diye yorumlamaya yeltenenler var. Kimse kimsenin yarın düşüne set çekip reçete veremez elbette. Ne var ki gerçeğe bağlı kalmayan, eleştirel akıl yanında erdemli niyeti devre dışı koyan, güçten şikayet ederken yeni güç odakları icat eden hemen her ekol, yol, ideoloji, kurum, şahıs ner neyse yanıldılar ve yarını daha bir kararttılar. Türkçede 'gelen gideni arattı' diye bir söz var. Aynı şekilde, benzer sonuçlar tıpa tıp aynı karakterler sahne almaktan kurtulamadı. Bu halde yarına dair kurulan tasavvurda bir sakatlık yok muydu Yarın tam ve esastan irdelenseydi aynı tekrarlar gerçekleşir miydi

15