Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Zulüm ölmez mi anne - Ân diyarı (26)

Hani cendere zamanlar vardır!Cengiz, Hülagu, Birinci, İkinci Dünya Harbi gibi... Dünyanın cehennem olduğu günler, aylar, yıllar hem de on yıllar... ve bitmeyecek gibi bir köşede durur da kimseler dürtmeye çekinir bu ejderha artıklarına. Bir de doğruyu -dünya tarihinde- bilenler bilse de konuşanlar çok olmadığı için baharları pek göremiyorduk. Dipl

Risale'yi bütün okumak

KAFASINA GÖRE RİSALE OKUYAN ARKADAŞLAR,YÜZ SENE RİSALE OKU; SONRA SIRADAN BİRİ OL; OLDU MU ŞİMDİ! RİSALEYİ YARIM OKUYANLAR'A: RİSALE; TARİKAT DEĞİL; HAKİKAT... (MÜNAZARAT VE MUHAKEMAT OKUMAZSAN TARİKATÇI OLURSUN; YA ŞEYHE YA HOCAYA RAM OLURSUN!) Risale okuyanların hürriyete daha bir sıkı sarılmak gibi sabit ve mecbur, mahkum bir işi var. Niye Çün

Oyunumuz bitmek üzere - Ân diyarı (25)

Ekmek kokusu; geldiğimiz gideceğimiz toprağın kokusu olduğundan mıdır ki mis gibi içimize çekmekten bıkıp usanmayız!Ekmek kokusu; ölümü bağrına basıp oradan ölümlerin geri döndüğünü gördüğümüz toprağa götürüyor bizi... Toprağa basmanın ne olduğunun da unutturulduğu bir çağda doğurmuş anam beni. Kendisi de ekmek gibi kokardı. Tir tir titrerdi kırınt

Ekmek ve kelime - Ân diyarı (24)

Bakışsız, görüşsüz, duyuşsuz, ufuksuz, yaşadığımızı, adımlarımızın adressiz olduğunu bilseydik!Daha çok şey vardı bilmediğimiz. Burada misafir olduğumuzu bilmek işimize gelmiyordu. Halbuki burası bekleme salonu idi; birazdan çağrılacağınız yerde hep tetikte olmak vardı. Misafir "seferde" olan demekti; hep bir seferberlik vardı aslında. Dağdağalı bi

Hayat: Emeller ve Ölüm Çarşısı - Ân diyarı (23)

Selim Ali, zor, zorlu günlerin oldu mu hiç Şöyle mi deseydim: "Olduğun oldu mu, hiçGerçi oldum desen olmamış oluyorsun da... kendinden geçip kendine geldiğin, kendini kendinde bulduğun, dolup boşaldığın, boşalıp dolduğun, her dolup boşaldıkça başka biri (mi) olduğun! Veya kendini kendine en son ne zaman sordun Sordun mu Eline kalemi alıp kendini

Yalnızlık aynası - Ân diyarı (22)

Bak Selim Ali!Kendini çok yoruyorsun. Bu saatten sonra gidilecek hiçbir yer, keşfedilecek hiçbir şey yok; her ân hayret edilecek çok şey var, desem biliyorum çok yalnız kalacağım. Birkaç dostum anlayacak beni belki belki! Ne yapacaksın ki Buğday mı Bir tekini yapamazsın; yalan mı! Sen şöyle bi' eğil de kendini baştan sana oku, ezberle, duy, düşü

Efsane günler

-Bünyamin ATEŞ'e mağfiretle-Efsane günlerdi efsane... Daha zor yaşanır öyle... Araya kara hattâ siyah, simsiyah... Perdeler çekildi. Duvarlar örüldü. Olmadık hesaplar görüldü. Yüzü gülerdi herkesin. Herkeste bir gayret... Yıldızlar karanlıkta kalmış. Yalnız kalmış ay... Hepsi bizi bekliyor. Güneşe bile ateş, nur taşınacak. Üşümek, terlemek yok.

Kayıplar çağı - Ân diyarı (21)

Kayıplar çağında mıyız Bilgin AbiAklını, ruhunu, kalbini, merhametini, aşkını, muhabbetini, bakışını, duyuşunu, düşüncesini, duygusunu, gayretini, HAYRETİNİ, âcizliğinin gücünü, fakirliğinin zenginliğini, gökyüzüne bakmanın rahatlığını, denizlerin içe işleyen serinliğini, kelimelerin sonsuzluğa uzayıp giden gücünü, niyetin diyetini, insanlığın sire

Okumak Üniversitesi - Ân diyarı (20)

Selim Ali'nin bakmaktan bıkmadığı şeyler vardı. Bu liste uzundu ama bazıları daha bir öndeydi sanki.Bunları ara ara Bilgin Abi'yle paylaşırdı. O da dakikalarca dalar giderdi; bir sarı çiçeğe, çömelip karıncaların kimi telâşlı kimi sakin gidiş gelişlerine... Selim Ali'nin gereksiz bulduklarının başında savaşlar geliyordu. Niye bu itiş kakışlar... Se

Okumak Üniversitesi - Ân diyarı (20)

Selim Ali'nin bakmaktan bıkmadığı şeyler vardı. Bu liste uzundu ama bazıları daha bir öndeydi sanki.Bunları ara ara Bilgin Abi'yle paylaşırdı. O da dakikalarca dalar giderdi; bir sarı çiçeğe, çömelip karıncaların kimi telâşlı kimi sakin gidiş gelişlerine... Selim Ali'nin gereksiz bulduklarının başında savaşlar geliyordu. Niye bu itiş kakışlar... Se