Abdüllatif Uyan

Türkiye

Feyiz, nûr demektir...

Osmânlı Devleti'nin ilk şeyhülislâmı ve büyük Velî Molla Fenârî hazretleri, Bursa'da kadı iken bir dâvâda Sultân Yıldırım Bâyezid Hân'ın şâhitliğini kabul etmedi.Sultân sordu ki:"Sebep nedir"Büyük velî;"İslâmiyetin aradığı şâhitlik şartlarından biri sizde yoktur" buyurdu.Yine sordu ki:"O hangi şarttır"Büyük velî;"Cemâate gelmiyorsunuz. Dînimizde, c

Bir bakışa, bir tokat!..

Mevlânâ Câmî hazretlerinin bir talebesi anlatır: Bir gün hocamın mübârek cemâlini ve tatlı sohbetini arzulayarak huzûruna gitmek için yola koyuldum. Yolda karşıma, fevkalâde güzel bir "kadın" çıktı. Gayriihtiyârî baktım. İstemeyerek gördüm. Bu, günah değildi. Ama güzelliği kalbime işlemişti. İkinci defâ bakmanın günah olacağını bile bile başımı çev

Huzûr ve âfiyette olmak...

Hirat'ta yetişen âlim ve velîlerden Mevlânâ Câmî hazretleri; şöhret ve îtibâr kazanmaktan kaçardı.Halkın övmesine ve yermesine ehemmiyet vermezdi.Dâima namazda oturur gibi otururdu.İnsanlar ona giderdi.Kederlerini unuturlardı.Ferahlık duyarlardı.Misâfirsiz yemek yemezdi.Hizmetçileri ile otururdu.Onlarla yemekten zevk alırdı. Bir kimse Mevlânâ Câmî

"Askere pilav yap!.."

Osmânlı Sultânı Dördüncü Murâd Hân, Bağdat seferine giderken Misâlî Baba'nın bulunduğu köyün yakınında bir yerde ordusunu istirahate çekmişti.Bu sırada çevreyi dolaşan Sultân, Misâlî Baba'nın köyüne uğradı.Bir "Kulübe" gördü.Gidip kapısını çaldı.Kapı hemen açıldı.Ve Sultânı, nûr yüzlü bir mübârek zât karşılayıp tebessüm ederek içeri aldı.Onun, velî

Şaşkın hırsız!..

Anadolu'da yetişen meşhur velîlerden Misâlî Baba, Osmânlı Sultânlarından Dördüncü Murâd Hân ile görüşmüştür.Bağdat seferi sırasında ziyâretine gelen Sultâna, kış mevsiminde koynundan, yeni açılmış tâze bir "Gül" çıkarıp vermesi sebebiyle "Gül Baba" lâkabıyla anılmaktadır.Kabr-i şerîfi, Niğde'dedir.Güllüce köyündedir.Köy, ismini ondan almıştır.Yakın

"Selâm, en büyük duâdır"

Büyük âlim ve velî Muhammed Sıddîk Arvâsî hazretleri Van'da müftü idi. O sırada birinci Dünyâ Savaşı çıktı. Bir gün Mejingir (Yukarı Kaymaz) köyünde Mejingir Suyu kenarında kollarını sıvadı. Abdest alıyordu. Sağ ayağını yıkadı. Solu yıkayacaktı. Ermeniler onu gördü. İki kişiydiler. Saklandıkları yerden çıktılar. Ve ateş edip Muhammed Sıddîk Efendi'

"Ne hatâ yaptım acaba"

Büyük âlim ve velî Muhammed Sıddîk Arvâsî, Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerinin oğludur."Otuz iki" yaşında Ermeniler tarafından şehit edildi.Abdülmecid Efendi der ki:Benim yazım düzgündü.Hocamız Abdülhakîm Efendi, Muhammed Sıddîk'ın hilâfetnâmesini bana yazdırdı.Bunu yazdırdıktan sonra bizimle hiç ilgilenmedi.Bir hafta böyle geçti..Muhammed Sıddîk Efe

Tövbe eden genç!..

Anadolu velîlerinden Muhammed Saîd hazretleri; Cizre Ulucâmi'de vaaz ve nasîhatlere başladı. Pek çok kimse Onun sohbetlerinde hidâyete geldi.Alkolik bir genç vardı.Bu zâta geldi ve;"Efendim, tövbe edeceğim, fakat içkiden bir türlü kurtulamıyorum. Zîra bu, irâdemin dışında" dedi.Büyük zât kalktı.Ve bir nazar edip;"Her günahtan tövbe et ve yapmamaya

Toprak onu yuttu!..

Evi, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin türbesine çok yakın olan Ahmed Halebî, gözleriyle gördüğü şu kerâmeti anlattı: Bir gece, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini sevmeyenlerden biri, elinde ateşle türbeye yaklaştı. Maksadı belliydi. Orayı yakacaktı. Sonra da kaçacaktı. Nihâyet ateşi attı. Ancak ateş ânında sönüverdi. Adam şaşırdı. Ve kaçmaya başladı. An

İman eden filozof...

Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin sohbetine, bir gün inkârcı bir felsefeci gelmişti.Bu adam, peygamberlerin mucizelerini inkâr ediyor, filozof olduğu için her şeyi felsefeyle çözmeye kalkışıyordu.Soğuk bir kış günüydü.Ortada, mangal vardı.İçi, kor ateşle doluydu.Filozof söze başlayıp;"Avâmdan bâzı insanlar, İbrâhim aleyhisselâ