Taner Ay

Karar

Nesiller gelip geçerken her dâim genç kalanlar...

'60'larda Gümenüz'e tatile gittiğimizdeyse dayımın oğlu Salih ağabeyin biriktirdiği Ceylan Yayınları'nın "Kinova" sayılarını okuyordum, nedense "Kinova" bir türlü beni heyecânlandıramadı. Ancak, anneannemin ahşabından az ilerideki Gülser teyzemlere uğradığımda, Necmi eniştemdeki Kıral Neşriyât Yurdu'nun '57, '58 ve '59 serisinden "Pekos Bill" ciltl

Mecânin-i kütübün Londra'daki yuvası

Oliver Darkshire'ın dünyanın en eski nadir kitap satıcılarından Sotheran's Rare Books & Prints'i konu edindiği 'Bir Nadir Kitapçının Talihsiz Serüvenleri' kitabı Domingo Yayınevi'nden çıktı. Sotheran's, gidip görmesek bile muhibb-i kütüb ve mecânin-i kütüb için mitik önemdedir. Darksiher, nadir kitap satan dükkânların karakteristik özelliği mecânin

"Hamsi goydum tavaya, başladum oynamaya"

Üniversite yıllarımda Süleymaniye'deki kuru fasulyeci Ali Baba harçlığımıza uygundu. Şimdilerde turistlere hizmette. Oysa o yıllarda esnaf lokantasıydı. Etli arpacık soğanlı yahni derseniz de, Eyüp'teki Küçük Saray Lokantası tercihimdir. Lokmacı İbrahim Sokak'ta '58'den beri esnafa çalışıyor.Yok kardeşim, scaloppine alla piazzaiola, piccatina al li

Eczacının dolabından ruha ilaç hikâyeler

Sinem Us'un 'Eczanedeki Kırmızı Dolap' deneme kitabını çok sevdim. Us, eczacıymış, nasıl bir eczacıdır, fikrim yok ama edebiyatçılığı harika. 'Atatürk'ün Hastalığı' denemesinde bildiğimiz hikâyeyi baştan sona edebiyata taşımış. 'Eczacılık Kütüphanesinde Bir Şair'de İlhami Bekir Tez, 'Hastalıkları Güldürerek Kaçıran Eczacı'da Ali Poyrazoğlu var. 'Ec

Binlerce hayatı yaşamak için, oku!

Okuma yazmayı dört buçuk yaşımdayken Faruk Geç'in Hürriyet'te ve Selma Emiroğlu'nun Doğan Kardeş'te yayınlanan çizgi romanlarından kendi kendime öğrendim. O yaştan sonra da kitapları elimden hiç bırakmadım. "Teksas Tommiks" tutkumu sonraya bırakıyorum, çizgi roman denilmez "Teksas Tommiks" denilirdi, bu yazıda sadece yaşamıma şeker şurubu lezzetini

Goebbels'in idealindeki 'Yeni Alman' Türkçede

Nazi Almanyası'nın Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in 'Michael, Bir Alman Yazgısı' isimli romanı Fihrist'ten çıktı. Romanın kahramanı Nazi oluşun bir sembolüdür, büyük savaşta yenilmiş ve aşağılanmış bir milletin yeniden doğuşa ihtiyacı vardır, bunun da erkeklikten geçtiğine inanılmaktadır. Ben 'Michael'i roman olarak okumaya başladım, ancak part

"Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan, âh Kalamış'tan"

Semt-i dildârım Suâdiye'nin inkişâfı yenidir ama Kalamış kadimden beri hep İstanbul'un bir parçası olmuştur, örneğin 1878 yılında İdâre-i Mahsûsa'nın gemileri Caddebostanı ve Suâdiye yokken Kalamış'a uğruyormuş, 1910 yılındaysa Seyr-i Sefâin hizmete başlıyor, Kalamış'ın yine cıvıl cıvıl olduğunu kayıtlarda bulabilirsiniz, ancak Suâdiye'ye hâlâ bir

Tomris Uyar'ın yaz hikâyeleri

Yaz hikâyeleri denince en başa Tomris Uyar'ı yazarım. Can Yayınları'ndan Tomris Uyar'ın 'Yaza Yolculuk' ve 'Yaz Düşleri Düş Kışları' çıkınca, nasıl sevindiğimi ifâde edemem. Bu dizinin editörü Abdullah Ezik'i kutluyorum. İki kitapta toplamda on sekiz yaz hikâyesi var, tatile mi gidiyorsun, bavuluna koy, plaja mı gidiyorsun, çantana at, kapakları da

"Akıp gider kuş kanadında yıllar kafamız hep Heybeliada"

Büyükada beni pek cezbetmiyordu, çünkü adadan ziyâde bir şehire benziyordu, orada geçirdiğim saatler ise sanki bir hengâme-i azabdı. Buna rağmen Ksidas Kitabevi'nden gazete ve dergi almanın, Milto'da ahtapot salatasıyla bir kadeh "Gıravatlı" götürmenin, Yalovalı Kardeşler Şarküteri'de patates kroket yemenin, vişneli limonlu dondurma için de Anadolu

'Ne güzel geçmişti bütün bir yaz, başımda kavak yelleri esen o yaşta'

Yazlıklarda on dakika ara bir şâyân-ı temâşâydı, bizim kuşak Olimpos gazozuna yetişemedi, daha doğrusu '57 sonrasında Atina'ya giden Bazlamacıların Olimpos'una yetişemedik, onun yerini Çamlıca, Ankara ve Elvan gazozları almıştı, Coca-Cola ve Pepsi elbette çok satıyordu, ama seyircinin asıl rağbeti "Frigo, buz!" sesineydi.İstanbul'a taşındığımızda g