Sarı çiçeğin can yakan cevapları bağlamında yaşanmışlık müzakereleri (5)

-Merhum Şükrü Karakaya'ya rahmetle-

"Sordum sarı çiçeğe, anan atan var mıdır Çiçek eydür; ey derviş, anam atam topraktır" Yunus Emre

Bu seri, emanetini teslim edip sırlanmadan evvel, karşılaştığı derviş namzetine gönlünü açan bir dervişin, yolda gördüklerini aktardığıdır. Yaşanmıştır.

Bu yazı dizisinde talibi ve matlubu mezc olmuş olarak görebilir, soranla cevaplayanın hemdem, hemrâh ve hatta gümrâh yürüyüşüne tanıklık edebilirsiniz.

Derviş ve namzet temsilleriyle aktardığım cümleler, umulur ki sadırlara şifa olur.

Namzet: Selamünaleyküm. Hayırlı akşamlar.

Derviş: Aleykümselam. Hayırlı akşamlar.

Namzet: Üstadım, susamış gönüllerimize bir katre su lütfeder misiniz

Derviş: Bahar mevsimi... Dikili olup suya hasret çeken bütün varlığa şu anda Rabbim armağan ediyor. Yağmur yağıyor.

Namzet: Tabiat suya kavuşuyor. Biz de sözlerinizle suya kavuşsak...

Derviş: Kendi bilir. Abin nasıl, çalışması devam ediyor mu

Namzet: Evet bu saate kadar hala çalışıyor.

Derviş: Tüh. Keşke ahireti unutmasa bari.

Namzet: Ona hatırlatıverseniz...

Derviş: Olmaz. Dünyayı unutmasından korkarım.

Namzet: Bize hatırlatıyorsunuz, bizim dünyayı unutmamızdan korkmuyor musunuz Yoksa biz zaten dünyayı unutamaz mıyız

Derviş: O, çoluk çocuk için çalışacak.

Namzet: Namaz kılarak da pekâlâ çalışabilir öyle değil mi

Derviş: Dünya ile güreş tutan, Allah'ı bazı da olsa unutur.

Namzet: Her şeyin aşırısı zarar. Bu husus için de aynı şey geçerli diye düşünüyorum.

Derviş: Dünyanın sesi gizli olur. Onun sesini duyanın yanına otur. Ne söylerse dünya sana, haber verir. Sesi olmasa insan talip olur mu Adam ağızdan çağırır, dünya her yerden çağırır.

Namzet: Çok güzel sesli bir kadın çağırınca peşine gidenin vay haline, sonunun zarar ziyan olacağı ortada. Zaten şeytanın en büyük silahı değil midir ateşi güzel göstermek

Derviş: Evet.

Namzet: Dünyayı da böyle güzel sesli, alımlı, makyajlı fakat aslında yaşlı ve güçsüz bir kadına benzetmiş eskiler.

Derviş: Evet. Aynen.

Namzet: O halde niçin dünyanın sesini duyanın yanına otur dediniz efendim

Derviş: Ehl-i dünyayı anlamak için.

Namzet: Ya seni de kendine benzetirse

Derviş: Ayık olanlar dünya girdabını anlar. Dünya kendinden alınan parçadan var olan insanı boş bırakmaz.

Namzet: Dünya milyon yıllık tecrübeye sahip yaşlı, kambur, hilebaz bir kadınmış kadim tarife göre. Bizler ise onun yanında seksen yaşına da gelsek körpecik fidanlarız. Bir oyununu bozsak başka bir oyun oynuyor. Nihayetinde o bizden daha tecrübeli, daha bir şeytan fikirli. Yani kimi Allah dostunu bile bir anda münkir edecek tecrübe ve yeteneğe sahip. Kaldı ki bizler değil Allah dostu, onun ayağının tozu bile olsak kâfi...