Salih Tuna

Sabah

Asıl hayal kırıklığı o değil

ABD Başkanı Trump, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile görüşebilmek için Türkiye'ye gelebileceğini açıkladıktan saatler sonra İran'a saldırdı. Demek ki bu "pis işinde" Türkiye'yi de kullanacaktı. Müzakere masasındayken nasıl ki İsrail ile koordineli bir şekilde İran'a saldırdı, bu sefer de İstanbul'daki olası "müzakere masasını" araçsallaştırar

Neyin provası bu efendiler

Gazze soykırımcısı İsrail bugün hangi ülkeyle savaşırsa savaşsın hiç kuşkusuz o ülkenin İsrail'i rezil rüsva etmesini isterim. O ülke ister Yunanistan olsun ister Ermenistan, fark etmez. Hatta uzaylılar da olsa fark etmez. Bizim mahalledeki kimi algı operatörleri lafın burasında, "Salih Tuna Yunanistan'ın kazanmasını istiyor" diyebilirler. Tıpkı Ka

Türkiye-İsrail finalde ne yapar

Bizim külyutmazlar familyası baştan itibaren İran ile İsrail arasındaki kapışmayı "danışıklı dövüş" veya "oyun" veya "tiyatro" tesmiye etmişti. İsrail'in 18 Haziran 2025 tarihli terör saldırısının ardından vaziyet "varoluşsal" duruma evrildiği hâlde ısrarla bu görüşünü sürdürenler olduğu gibi İran'dan sonra sıranın Pakistan ve Türkiye'ye geleceğini

Güvenilmez adam tek şansımız mı

Savaş istemeyen makul sesler bugün en fazla "Müzakere masasına yeniden dönülmeli..." diyebiliyor. Neymiş peki müzakere masası Lafı hiç dolaştırmadan söyleyeyim: Kendilerinin dışındakileri insan yerine koymayan işgalci İsrail hesabına ABD'nin İran'la pazarlık yapmasından ibaret. Pazarlık mı Nükleer güç sahibi İsrail'in istekleri doğrultusunda, İran'

Arkana geçmezsem namerdim

Demokrasiyi halk iradesinin yansımasına indirgeyecek olursak, dünyanın en "demokratik" ülkesi hiç kuşkusuz İsrail'dir. ABD öyle mi ya! "Demokrasi" bağlamında İsrail'in eline su dökemezler! Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi seçmenlerin önemli bir kısmı İran'la savaş istemediği halde, 13 Haziran 2025'ten itibaren İsrail'in kuyruğu gibi hareket ettiler

İran saldırısının perde arkası

İsrail Başbakanı Netanyahu yaklaşık iki yıl boyunca sürdürdüğü Gazze saldırılarında çocukları paramparça etmekte, halkı aç susuz bırakmakta, öz yurdunda mülteci durumuna düşmüş insanları sığındıkları çadırlarda canlı canlı yakmakta ne kadar yetenekli olduğunu gösterdi. Hülasa, ancak Hitler'le kıyaslanabilecek çapta bir "soykırımcı" olduğunu tüm dün

Hasta adam

En son California'daki olaylarla birlikte bütün göstergeler, "ABD imparatorluğunun" tastamam çöküşünü işaret ediyor. ABD Başkanı Trump'ın sokak eylemeleri dolayımında "Dış güçler" vurgusu yapması veya "Ülkemizin parçalanmasına izin vermeyeceğiz" manasına gelen sözler sarf etmesi kulağa tuhaf gelebilir. Lakin... İngiltere 242 yıl önce Paris Antlaşma

Ölen sevgiliye

İslamcısı, solcusu, sağcısı herkes kendince bir devrim peşindeydi. "Devrime" karşı çıkanlar bile Necip Fazıl'ın o mısraındaki gibi "devrimi devirecek bir devrimin" hülyası içindeydiler. Zaten devrim rüyaları görmeyenler "Ot" veya "Sev-Genç" tesmiye edilirdi. Sevmek sevilmek, hele ki "sevgili" peşinde koşmak veya "aşk" için bir ömür tüketmek basitip

Siyasi cüce

Büyük şairimiz mütefekkir İsmet Özel'in bir konferansından aklımda kalan bir sözünü mealen aktararak bugünkü yazı yolculuğumuza başlayalım: "Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkınca patronumuz İngiltere oldu, girmediğimiz İkinci Dünya Savaşı'nın ardından patronumuz değişti ABD oldu..." Buradaki "patronluğu" dünya sistemine cari tutarsak birçok ülke

Oğlum bak bu sert kaya

Bunlardan bir rektör eskisi (adı lazım değil, Allah selamet versin) AK Parti için "Yüzde 99,9 oy alsalar da iktidar olamazlar..." demişti. Gördüğünüz gibi bir hayli sert kayaydı. Millet iradesini bile iplemiyordu. Bunların gazeteleri de aynı kafayla maluldü. Mesela, Cumhurbaşkanı Erdoğan sırf bir şiir okudu diye hapse mahkûm edilince dönemin Hürriy