Budur...

"Bilmekte fikir, yapmakta ahlâk vardır..." demişti Necip Fazıl. Lakin öyle post-truth zamanlara çattık ki, sahici bilgiye ulaşmanın yolu da ahlâktan geçiyor artık.
Zira oluşturulmaya çalışılan algıya göre bilgi de şekilleniyor. Özellikle de siyonist deccallerin hâkim olduğu sosyal medyada.
Lafın düzünü edecek olursak bilgi, hakikate sadakatten çok, küresel güç odaklarının işine yaradığı ölçüde dolaşıma sokuluyor.
Takdir edersiniz ki böylesi bir zeminde, hakikati aramak sıradan bir entelektüel faaliyet olmaktan çıkar, ahlâkî bir mücadeleye dönüşür.
Âdemoğlu da işine geleni doğrulamak için değil, gerçeği ortaya çıkarmak için çaba sarf ettiğinde özgürleşir.
Aksi hâlde, bilginin değil, menfaatin esiri olur. Menfaatin, yani kula kulluğun.
Demek ki "bilmek" yalnızca aklî bir faaliyet değil; aynı zamanda bir karakter meselesidir.

***

İşin özü şudur ki hakikatin değeri, onu dile getirenin ahlâkında billurlaşır.
Bu nedenle sahici bilgi, her şeyden evvel dürüstlüğün ve erdemin terazisinde tartılır.
"Saf bilgiye ulaşmak için ahlâk gerekir" diyoruz ya bizden bin kat fazlasını da Foucault söylüyor.
Filozofumuza göre bilgiyi zaten güç odakları kendi çıkarları doğrultusunda üretip dolaşıma sokar.
Hâliyle, güç odakları veya iktidar veya dünya sisteminden müstağni bilgiden söz edilemez.
İmdi, TikTok'un İsrail hesabına satın alınması üzerine Netanyahu'nun sosyal medyayı neden "yeni bir savaş aracı" olarak nitelendirdiği üzerinde adamakıllı düşünmenin tam vaktidir.