"Hafız oğlum sen hoş gelmişsin"

"İstanbul'dan döndüğünü duydum, hayırlı olsun Hafız Lütfü. Çok iyi ettin. Bak işte hepsi geçti..." Yol hafif meyilli olduğundan İd'e çok çabuk varıldı. Girişte Aysen Bibi, oğulları Sebahaddin ve Hasan kardeşler, gelinleri; Asiye ve Hanım Ablalar evlerine davet ettiler. Araba sahipleri; geceye kalmadan köye gidilmesinin lüzumunu anlatınca mecbur müsaade edildi. Kasap Bekir'in önünden geçerken ekmek arası nar gibi kızartılmış döner ikram edildi bütün yolculara. Etem Baba türbesinin yanında; Fâtiha-i şerife okundu, Nafız Turan'ın dükkânının önünde yine bir kalabalık arabaların önünü kesti. Meğer Kehtikli Hasan Babaymış onlardan biri. Hafız Lütfü; hocasını görür görmez attan indi, hürmet ve muhabbetle elinden öptü, boynunu büktü: -Hafız oğlum sen hoş gelmişsin. -Hoş bulduk Baba Sultan! Elinizi öpmeye gelecektim fırsat bulamadım. Dedim "Verintap'a yerleşeyim oradan giderim" diye düşünüyordum. -İstanbul'dan döndüğünü duydum, hayırlı olsun Hafız Lütfü. Çok iyi ettin. Bak işte hepsi geçti. Ölünceye kadar bu fedakârlığın tadını, lezzetini kalbinde, bütün işlerinde duyarsın. Duâlarımız seninle. -Rabb'im eksikliğinizi vermesin Baba Sultan... -Yeni vazifen hayırlı olsun. Verintaplıları severim. Eminim ki sen de pek seveceksin. -İnşallah Baba hazretleri. -Hayvanları, yükler sırtındayken bekletmeyelim. Hadi uğurlar ola Güle güle -Duâlarınızı istirham ederiz efendim. Bizleri unutmayın... -Elbette Hafız Lütfü. Hoca hiç talebesini unutur mu -Öyledir Baba hazretleri... Daha çok konuşacaklardı