Mutluluk, huzur ve saadet insanın hep içinde saklıdır

Huzur, saadet pek uzaklarda, Kaf Dağı'nın ardında zannedildiği için mi ne kolay kolay gülmüyor insanoğlunun yüzü Ali, Hasan dedeye döndü ve; - Hani bana bir şey daha anlatacaktınız! "Unutursam hatırlat" buyurmuştunuz. - Anlattım ya; "guguk kuşu" masalını. - Ondan başka demiştiniz. - İhtiyarlık, kusura bakma! Ha, evet evlat, şimdi hatırladım. Maşallah unutmamışsınız. - Çok merak ettim de... - "Ayaküstü sohbeti" derler ya o türden, kısadan anlatayım. Hemşire hanımefendi de müsaade ederler mi - Peki efendim. Ben de dinlerim! - Kültürümüzde, eskiden beri bir meseleyi karşı tarafa daha iyi anlatabilmek için çeşitli misaller verilir. Mesela; hayvanlar, eşyalar konuşturulur, Başka şeyler de yapılır Bu anlatacağım kıssada da melekler konuşturulmuş. Aslında maksat farklı tabii. İnsanoğlu, her zaman olduğu gibi huzur, saadet ve mutluluğu hep hor kullanıyormuş Hep şikâyetçi hep bıkkınmış hâlinden ve hayatından Misal bu ya; bir gün melekler huzur, saadet ve mutluluğu saklamaya karar vermişler "İyi saklayalım, bulamasınlar, bulunca da kıymetini anlasınlar" diyorlarmış. Zor ulaşılan her şey kıymetli kabul edildiğinden böyle bir yol deneyeceklermiş. Mesele oldukça büyükmüş Huzur, saadet ve mutluluğu saklamak kolay değilmiş, çünkü Kimisi "En yüksek dağların en karlı tepesine saklayalım" demiş, kimisi; "Okyanusun en derin yerine" demiş. Taç Mahal'in kubbesi, Mekke-i mükerreme, Medine-i münevvere sokakları, şark sofrası Bir hastanenin yeni doğan bebek odası, dondurma külahı, oyun-eğlence, meyve bahçesi, çiçek tarlası Akla gelebilecek pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş Derken meleklerden biri: "İçlerine saklayalım İnsanların en yakınına, kendi iç âlemlerine" demiş İlave etmiş; "Kimsenin aklına gelmez, kendi içine bakmak" İşte o gün bu gündür mutluluk, huzur ve saadet insanın hep içinde saklıymış Hiçbir aileye,