Ragıp Karadayı

Türkiye

"Sorduğumsuâllerimin yarısı hâlâ cevap bekliyordu!.."

Nefise Doktor'umun Tanju'yla bu kadar yakın durmasına, kırk senelik ahbap muamelesine, sıkı dostmuşlar gibi olmasına mânâ veremiyordum! Jale: - Büyük idealleri, ulaşmak istediği hedefleri olan küçücük bir Sinek Kuşu varmış bir de onu kıskanan, işlerine mâni olan ve yüksek gayesinden vazgeçirmeye çalışanlar... Ne yapsa, hangi adımını atsa bir bahan

Doktorum durmadan konuşuyordu!..

"Kafanızda cevapsız bir şey kalmasın, hepsini de cevaplayacağım inşallah..." Şimdi diyeceksiniz ki bizim durumumuzla ne alâkası var Alâkası, bizim de Türk olmamızdan... Yani dolduruşa, başka bir ifadeyle gaza gelebilmede üzerimize yok. Bize söylenenin tersini yapabilmekte de ayrı bir maharetimiz var. Hostes ne yapıyor Meşhur emperyalist milletlere

Herkes nefesini tutmuş, doktorun vereceği cevaba odaklanmıştı...

Nefise Doktor önce şaşırsa da hemen "Ben de olsaydım ilk olarak böyle bir soru sorardım muhatabıma..." dedi... Niyet güzel olursa, sofra da kurulursa,Bol rahmetin sonunda, sular da durulursa,Ahbaplar muhabbetle, hayırda yorulursa,Evimiz ocağımız, hem de büyük davamız.Hararetten beridir, bizim serin yuvamız. Tebessüm eksik olmaz, o güzelim yüzünden

"Bunları anlamak için yanımda kocaman bir lügat olmalı!.."

"Ömrümüz boş şeylerin, heva ve heveslerimizin peşinde koşmakla geçmiş, uyanamamışız doktorum..." Mürşid gerekdür bildire, Hakk'ı sana hakka'l-yakîn,Mürşidi olmayanların, bildikleri gümân imiş! Her mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,Mürşidi kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş. Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,Âlem kamû bir yüz

Aradaki perdeleri aşmak hem kabiliyet, hem de gayret ister...

Bu dünya ve dünya hırsı, hakikate kavuşmada kalın bir perdedir. Bu gaflet perdesi yırtılmadan arkasını görmek mümkün değil. Nefise Hanım:- O noktaya gelebilmek de bir saadettir. Bazıları öyle kaşarlanmış ki gök gürlese sinek vızıltısı sanıyor. Buradaki büyüklerimizin affına sığınarak konuşuyorum. Derler ki; Allahü teâlâ yok gibi görünen hakiki en b

"Yine yükseklerdesin ve büyük düşünüyorsun Nefise Hanım!"

Hem sonra yok olan değil, kaybedilen aranıyor. Aramak insanın en temel hakkı ve vazifesidir de... Yollar nereye giderVe ne düşünür göklerGöklerin bir sırrı var,Onu arıyor yollar. - Doktor'um her arayan bulamaz... "Gerdan" kelimesine bir kuyumcuda rastlayabilirsin, bir de kasapta... Her ikisinde de kalbin sızlamaz. Bir kuzu yüreğini vitrinde görün

"Bak abla evhamlı olmayın! Size bir şey anlatayım..."

"Siz okumuş yazmış medeni bir hanımefendisiniz. Ben size niçin teselli vereyim veya ikna etmek durumunda kalayım ki.." Minyatür bir Osmanlı konağına benziyordu burası. Çatı saçakları, pencere pervazlarındaki ağaçların oyulmasıyla yapılmış korniş süslemeleri GÜL KURUSU duvarlarına büyük bir canlılık veriyordu. "Taç kapı" diye isimlendirilen giriş kı

Boğazım düğümleniyor, nefesim tükenecek gibi oluyordum!..

Huzurlu bir atmosfer vardı. Etraf bir hoş görünüyordu. Gözlerim kamaştı dışarının güzelliğinden. Çocuklar hâlâ uyuyordu. Hislerine güvendim, çıktık yola durmadan,Nice mâniler aştık, şoförümüz pek yaman.Konuşup sohbet ettik, dertleştik zaman zaman.Dikkat et dedi bana, uğrarsın hezimete,Bindik bir alâmete, gideriz kıyamete. Mutlak çok kıymetlidir, uğ

Arabamız bakımlı bir villanın önünde duruverdi!..

Vaktin nasıl geçtiğini anlayamadım. Güle söyleye gittiğimiz yol; şoförümüzün "Aha geldik..." demesiyle farkında olmadan bitmişti. Dadaş şoför, hararetle Nasreddin Hoca fıkrasını anlatıyor, Jale de dinliyordu: -Bir süre sonra adam yine Hoca'nın kapısında. "Olmuyor be hocam, eve hiç sığamıyoruz şimdi! Hanım hırsından deliye döndü!" deyince "Merak e

"Şoförümüz beni konuşturmak için bahaneler arıyordu..."

Çocuklar bizim konuşmalarımızdan bir şey anlamamış olmalılar ki herkes kendi telefonuyla meşgul oluyordu. Yol boyunca bütün sıkıntılarımı unutmuştum. Gittiğim yerde neyle, kimle karşılaşacağımdan emin olmasam da yepyeni bir sayfa açılıyordu sanki dünyamda. Çocuklar bizim konuşmalarımızdan bir şey anlamamış olmalılar ki herkes kendi telefonuyla meşg