Yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır...

Allahü teâlâya ibâdet için yaratılan insanlar, O'nun râzı olduğu işleri yaparlarsa, "İbâdet" etmiş olurlar... Her şeyi yoktan var eden, varlıkta durduran, bizlere ve bütün canlılara rızıklarını ve muhtâç oldukları her şeyi lutfeden Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîm'inde meâlen: "Hanginizin daha güzel amelde bulunacağını imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur" (Mülk, 2) buyurmuştur. Ma'lûm olduğu üzere, yaşamaktan maksat iyi işler yapmaktır. Aslında bütün insanların yaratılmalarındaki maksad da, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir... Allahü teâlâya ibâdet için yaratılan insanlar, O'nun râzı olduğu işleri yaparlarsa, "İbâdet" etmiş olurlar. Allahü teâlânın rızâsı da, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır. Bilindiği gibi ibâdetler üç kısımdır: 1- Beden ile yapılanlar (Namaz ve Oruç gibi), 2- Mal ile yapılanlar (Zekât, Sadaka-i Fıtır ve Kurbân gibi), 3- Hem beden, hem de mal ile yapılan (Hac ve Umre gibi) ibâdetlerdir. İnsanlar, en büyük ve en son Peygamber olan Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm) tarafından teblîğ edilmiş olan îmân, ibâdet ve ahlâk esâsları ile ma'nen ve mâddeten yükselmeye, üstünlük ve şeref sâhibi olmaya, dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmaya da'vet edilmişlerdir. Böylece insanlar, âlemlerin ve bütün mahlûkların yaratıcısı olan ve bütün ni'metleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâya ibâdet etmeye, ancak O'na boyun bükmeye, O'na duâ etmeye, O'ndan yardım istemeye, O'na sığınmaya çağırılmışlardır. Nitekim Allah'a kulluk hakkında, Kur'ân-ı kerîmde meâlen, "Yalnız Sana ibâdet (kulluk) ederiz ve yalnız Sen'den yardım isteriz" (Fâtiha sûresi, 4) buyurulmaktadır. Müslümânlara bedenî ve mâlî ibâdetlerden bazıları,