Milletin selameti..! Merhametsiz siyaset..! Nefis muhasebesi..!

"Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

Fâniyim, fâni olanı istemem.

Acizim, aciz olanı istemem.

Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem.

İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim.

Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim.

Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.''

İnsan, yaratılışından gelen özellikle fâni, âciz ve muhtaç yaratılmış bir varlıktır.

Bu sebeple insan, yine kendisi gibi fâni ve âciz yaratılmış insanlarla kalbini, aklını ve ruhunu tatmin edemez.

Ancak bâki ve sonsuz olan bir güce bağlanmak ve tatmin olmak ister.

Bundan dolayı Bediüzzaman Hazretleri de, Risale-i Nur'da bu hakikati defalarca zikretmiştir.

"Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, "Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir."

İkincisi: Onların saltanatı unsuriyet ve milliyete istinad ettiği için, milliyetin gaddârâne bir düsturu olan, "Milletin selâmeti için her şey feda edilir."

Merhametsiz siyaset!!!

Hükümetin ve milletin selameti asayişin devamı için şahıslar feda edilir noktasında tarihe iz düşmüş ve doğumlarıyla dünyaya şeref vermiş icraatlarıyla dünyaya adalet mührünü vurmuş dünyaya 1000 yıl adalet dağıtmış bu toprakları bize şehit kanlarıyla vatan olarak bırakan büyük ecdadımızı; Efendimiz (ASM) dönemi, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki mümtaz şahsiyetlerini yâd ederek vefamızı gösterelim!!!

1- Ehl-i Beyt'in en mümtaz şahsiyetlerinden birisi olan Hazret-i Ali (ra)!

Kan bağı olarak Allah Rasulü'ne (asm) en yakın olan, vefatına kadar da O'nun (asm) yanında yiğitçe mücadele eden bir İslâm Mücahididir.

İslâm'a ilk inananlardan birisi olan Hazret-i Ali (ra) Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber'de İslâm'ın sancaktarlığını yaparak bizlere 'sahih Müslüman nasıl olunuru' en canlı örneğiyle göstermiştir.

Hazret-i Ali'nin faziletini, yiğitliğini, ilmin kapısı olması gibi özelliklerini eserlerinde işleyen İslâm Âlimleri ciltler dolusu muhtevayı bizlerin istifadesine sunmuşlardır.Hazret-i Ali'yi bize en güzel lisanla anlatan İslâm Âlimlerinden birisi de, asrın mühim bir alemi ve müceddidi olan Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir.

Risale-i Nur Külliyatı'nın birçok yerinde Hazret-i Ali ve onun faziletlerinden sıklıkla bahsedilmektedir.

Bediüzzaman, hem kendisi hem de Risale-i Nur ve Nur Talebeleri ile Hz. Ali, Hz. Hasan ve başta Şâh-ı Geylani olmak üzere Ehl-i Beyt arasında ciddî mânevî bir münasebet görür.

Zaten Bediüzzaman Hazretleri de kendisini manevî olarak Ehl-i Beyt'in bir ferdi olarak görür!

"Gerçi mânen ben Hz. Ali'nin (ra) bir veled-i manevisi hükmünde, ondan hakikat dersini aldım. Ve Âl-i Muhammed Aleyhisselâm'ın bir mânâda hakikî Nur şakirtlerine şamil olmasından ben de Âl-i Beyt'ten sayılırım"(Emirdağ Lâhikası) diyerek, bu rabıtanın sebebini de izah etmiştir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Hazret-i Ali'nin birçok yönden derin bir ilme vakıf olduğunu Risale-i Nur'larda anlatır.

Özellikle esrar-ı huruf ve cifir ilminde mutlak üstad olduğunu açıkça zikreder.

Hazreti Ali'nin adaleti!

Hazret-i Ali'nin anlatılan diğer bir özelliği de adalet mefhumuna verdiği önemdir.

İlmin kapısı Hazreti Ali!