'Var olan yöntemlerin dışına çıkılması...'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'çözüm odaklı' siyasetinin özeti, yıllar önce bir okulda kara tahtaya yazdığı sözle özetlenebilir: "Oku, düşün, uygula ve neticelendir."

İktidara geldiği yıllarda "Beni temel atma törenlerine davet etmeyin, açılışlara davet edin. Çünkü biz yıllarca üzerlerine ot bitmiş temeller gördük" dedi.

Bu tutumunu da sürdürdü.

Zaman zaman katıldığı temel atma törenleri de oldu.

Ancak her birinde, projenin bitiş zamanını erkene aldırdı ve açılış tarihini takip etti.

İstisnaları varsa, bütünün içinde yüzde teşkil etmez.

"Başladığı işi bitirmeden bırakmaz" güveni buradan gelir.

Bu hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Arnavutluk, Bulgaristan ve Romanya'dan oluşan Balkan ziyaretinde verdiği mesajlara bakınca bu ilkesel tutumu gördüm.

Fidan, Arnavutluk'ta, İsrail'in evlerini, su, sağlık ve enerji altyapılarını yok ettiği Gazze'deki 2 milyon insana 'insani yardım' yapılmasını da engellediğine işaret etti ve şu ifadeyi kullandı:

"Uluslararası kamuoyunu 'daha farklı yöntemler kullanarak' rehin alınmış 2 milyon insanın açlıkla ve salgın hastalıkla yok edilmesini önleyici tedbirler almaya davet ediyorum."

Gazze'ye yardım götürmek için 'var olan metotların dışına çıkılması' çağrısını, Romanya'da da tekrar etti:

"Gazze'ye insani yardım ve tıbbi malzeme girişinin İsrail tarafından engellenmesi uluslararası toplum tarafından asla kabul edilmemeli. Dünya kamuoyunu 'güçlü bir biçimde hareket etmeye' çağırıyorum."

Bu çağrının, diğerlerinden farklı ne anlamı var

Bu çağrı, 11 Kasım 2023'te, Türkiye'nin girişimiyle ilk kez olağanüstü ortak toplantı yapan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği zirvesinde, yine Türkiye'nin girişimiyle imzalanan ortak bildiriye dayanıyor.

Bildiride, İsrail'in insani yardımı engellemesine karşı ilk kez 'güç kullanımı' anlamına gelen bir ifade kullanılmış;

"Gazze'ye yönelik ablukanın 'kırılarak', Arap, Müslüman ve uluslararası insani yardım konvoylarının (gıda, ilaç ve yakıt dahil) Gazze Şeridi'ne derhal girmesinin 'mecbur' kılınması";

"Uluslararası teşkilatların üyelerinin korunması" istenmişti.

Bu iki maddenin gereği 'caydırıcı veya durdurucu güç kullanılmadan' yapılamaz.

Fidan, artık 'güç kullanımı'nın 'ertelenemez hal' aldığını söylüyor.

Ve buna 'çağrı' yerine artık 'uyarı' demek de mümkün.

Türkiye, 9'u Türk Devletleri Teşkilatı üyesi 57 ülkenin imzaladığı 31 maddelik bildirinin 'uygulamasını' yapıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bu bildiriyi imzaladığı toplantıdan dönüşünde yaptığı açıklamayı hatırlayın:

"Üye ülkeler ilk önce bize, 'bunların bir kısmı yapılmazsa niye yazıyoruz' dediler. Biz de 'Önce ortaya söylem çıkmalı ki arkasından eylem gelsin. Bir şey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metin referans olsun' dedik."

Türkiye altına imza attığı, attırdığı metnin takibini yapıyor.

Sadece Gazze konusunda değil, PKK ve FETÖ terörü konusunda da bu takibi görüyoruz.

Buna karşı olanlar da engel olmanın yollarını arıyor.

Zira onlar için asıl mesele Gazze değil;

Türkiye'nin Pasifik'ten Afrika'ya, Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar 57 ülkeyi ortak bir politikada birleştirip önünde yürümesidir.

'Neticelendirmeden' değil durmak, duraklamak bile beka sorunudur...

ABLA-KARDEŞ, BABA-OĞUL NE HALE GELDİ

Önce İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener çıtayı 'aile yakınlığı'