Tarihi gelişmeleri Bizans oyunlarına feda ettik

Türkiye, geçen hafta 5. Nesil Savaş Uçağı'nı prototip montaj hattına koydu; geleceğin İnsansız Savaş Uçağı'nı ilk kez uçurdu. 'Hipersonik' hızıyla hava savunma sistemlerini aşarak hedefini vurabilen yeni nesil füze sistemlerini başarıyla test etti. Sadece son bir haftada ortaya konulan bu ürünler, Türkiye'nin yüz yıl önce kaçırdığı teknolojileri 'yeni nesil'de yakalamaya başladığının göstergesidir. Mesele sadece İHA, SİHA, 5. Nesil veya İnsansız Savaş Uçağı ya da füze, roket değil. Örneğin ASELSAN, savunma ve sivil havacılık için geliştirdiği görüntüleme, mikro dalga, radar, elektro optik, güç elektroniği gibi teknolojilerden gelen birikimiyle, sağlık alanında görüntüleme (X-RAY, MR), hastalık teşhis, takip ve yaşam destek cihazları (elektroşok, EKG, kalp, solunum makineleri) geliştiriyor. Savunma Sanayii Başkanlığı üzerinden yürütülen projelerin tutarı 75 milyar dolara ulaştı ve bu projelere her alanda stratejik olduğu kadar ticari önemi de bulunan siber güvenlik ve yapay zeka platformları da dahil... Ama... Yüz yıldır 'sanayi devrimini kaçırdık' diye ağlaştık. Yakalamaya başladığımız yerde iki dakika sevinemiyoruz! HHHZira, birilerinin 'trollük' seyahatlerini 'vizyon', çocukların kullandığı görüntülü görüşmeyi 'geleceğin teknolojisi' diye satmasını tartışmak gibi bir 'mühim' gündemimiz var! Ya da başka birilerinin 'bayram' diye sevinçle karşıladığı sözde 'mağduriyetini'... Vatana millete, hatta taraflarına, taraftarlarına bile beş kuruşluk faydası olmayan boş işleri konuşuyoruz. 'Yaşasın mağdurum' diye sevinenler yerine, 'başardım, mağrurum' diyenleri daha çok konuştuğumuz gün geleceğe daha güvenle bakabiliriz. "BATI'NIN TEKNİĞİNİ ALALIM" DEDİK DURDUK, ALIYORUZ, GÖRMÜYORUZ CHP'nin, turistik seyahatleri 'vizyon', 40 yıllık video konferansı 'geleceğin teknolojisi' diye satabiliyor olması ağırıma gidiyor. Tartışılması bile zaman kaybı... Yapılmışı, yapılmakta olanı veya projelendirilmişi var; onları bu kadar tartışmıyoruz. Devletin başındakiler, yöneticileri, bilim insanları, mühendisleri, genç girişimcileri, sanayicileri, işçileri büyük emekler veriyor, Türkiye için tarihi nitelikte sonuçlar alıyorlar. Devasa yatırımlar yapılıyor. Geleceğin projeleri hayata geçiriliyor. Milyar dolarlık sonuçlar alınıyor. Kim kime kaş göz işareti yapmış, kim kimin arkasından ne demiş, kim kime karşı hangi kumpasların peşindeymiş tartışması kadar takip edilmiyor. Ağırıma gitmesi bu yüzden. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği, akademik makaleler ve araştırmalarda yer alan verilere baktım. Tablo çok çarpıcı. Dünyada ilk teknopark 1951'de Silikon Vadisi-Stanford Araştırma Parkı olarak kuruldu. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD'nin küresel kontrolü ele almaya yönelik, nükleer silah geliştirmekten sonra ikinci en önemli projesiydi. Silikon Vadisi'nin başarısı, ABD ve Avrupa'da 1970'li yıllarda teknopark patlamasına neden oldu. 80'lerin ortasında 'Japon mucizesi'ni yaratan Japonya, bu alana 70'lerin sonunda girmişti. Japonya'yı tahtından indiren Güney Kore ve Tayvan 1980'lerde... Dünyada bine yakın teknopark, 3 binden fazla da kuluçka merkezi var. Bugün dünyayı değiştiren otomotiv, mobil teknoloji, e-ticaret ve internet tabanlı eğlence, eğitim, yönetim ve ticaret sistemleri buralarda geliştirildi. Biz 1950'lerden sonra 1960, 71, 80 darbeleriyle, hükümet krizleriyle, Amerikan ambargolarıyla, iç karışıklıklarla, Asala ve PKK terörüyle 50 yıl uğraştık durduk! Türkiye'de teknoloji geliştirme bölgeleri düşüncesi 1980'lerin başında gündeme geldi. Ama ancak 1990'larda KOSGEB ve üniversite işbirliği ile Teknoloji Merkezleri (TEKMER) kurulmaya başlandı. Buna rağmen yasal çerçevesi ancak 2001'de 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile sağlanabildi. 2001'de sadece 2 teknoparkta 60 şirket ve 240 çalışan vardı. Haziran 2022'de ise 93'e ulaştı. Bunlardan 79'u faaliyete geçti, 14'ünün inşaat ve alt yapı çalışmaları sürüyor. Bunların içinde bin 239 Ar-Ge merkezi, 320 tasarım merkezi bulunuyor. Teknoparklarda bulunan şirket sayısı 7.944'e ulaştı. Bu şirketlerde 81 bin 283 'nitelikli istihdam' sağlanıyor. Gelişim hızını anlamak için, 2017 sonunda teknopark sayısının 55, şirket sayısının 4 bin 475, çalışan sayısının ise 42 bin olduğunu hatırlamak yeterli. Yani 16 yılda neredeyse sıfırdan bu düzeye gelmiş, son 5 yılda ise bu seviyeyi ikiye katlamış. Şirketlerin bin 694'ü akademisyenler tarafından kuruldu. 326'sı yabancı veya yabancı ortaklı. Sektörel olarak yüzde 45,3'le yazılım, yüzde 6,97 ile mühendislik ve kalanı da diğer bilimsel ar-Ge çalışmaları yapıyor. Teknoparklarda alınan patent sayısı bin 478, başvurusu incelenen patent sayısı ise 3 bin 186. Tamamlanan proje sayısı 46 bin 743, üzerinde çalışılan proje sayısı ise 12 bin 420. Bu şirketlerin sadece prototip ve lisans satışları Haziran 2022 itibarıyla 170,3 milyar TL'ye ulaştı. Bu rakamın 7,3 milyar doları ise ihracat. Teknoparklarda aşamalı birimler var. Örneğin yeni girişimciler ve fikirler için 'Kuluçka (inkübasyon) Merkezleri'... Fikirden şirketleşmeye giden süreçte eğitim, yönlendirme, ofis ve teknik altyapı desteği, ar-ge ve yatırım fırsatlarıyla tanıştırma aşamaları bu merkezde sağlanıyor. Türkiye'de 16 Kuluçka Merkezi bulunuyor. Buralarda 'yumurtadan çıkan' şirketleri biz 'Startup' olarak tanıyoruz. Startups Watch araştırma şirketi verilerine göre 2020'de 165 girişim, 139 milyon dolar yatırım almıştı. Startup Centrum'un 2021 Türkiye Startup