Kovid ve Rusya dünyayı değiştiriyor

Önceki gün AKŞAM'da manşet yaptık. AB, tüm ülkeleri kapsayan "Avrupa'nın geleceği" konferanslarıyla, Avrupalıların durum tespiti ve gelecek beklentilerini topladı. Konferansları Avrupa Parlamentosu adına denetleyen eski Belçika Başbakanı ve AP'deki Liberaller ve Demokratlar İttifakı grup başkanı Guy Verhofstadt, Euronews'a verdiği röportajda, Kovid-19 salgını ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin Avrupa Birliği'ni yapısal değişime zorladığını anlattı. Üç başlık önemli: AB'de kararların oybirliği ile alınması kuralı değişmeli, bu AB'yi yavaşlatıyor, basit ve nitelikli çoğunlukla karar alınabilmeli. AB'nin ortak ordusu olmaması eksiklik, ABD'ye mahkum. Üye ülkelerin tek tek savunma harcamaları israf, birleştirilmeli. AB'nin enerji birliği de yok; tek tek ülkelerin enerji harcamaları israfa yol açıyor, ortak bir enerji alımı yapılmalı. Guy Verhofstadt, tekliflerine iki güçlü örnek de verdi: 'Oybirliği' kuralı mali krizde de, göç krizinde de, Kovid-19 salgınında da, Rusya-Ukrayna savaşında da AB'yi geciktirdi. Askeri harcamalar 240 milyar euro ile Rusya'nın 4 katı, 27 ordumuz var ama ABD'nin desteği olmadan etkinliğimiz yok. Guy Verhofstadt, dış ilişkilerde, savunmada oybirliğinin sona ermesi için Avrupa Parlamentosu'na AB Kuruluş Anlaşması'nda değişiklik önergesi vereceklerini söyledi. Bunun benzerini, 5 üyeli BM Güvenlik Konseyi'nde 'veto' yetkisinin sınırlandırılması teklifiyle görmüştük. BMGK ile ilgili öneri, veto edilen kararların yeniden BM Genel Kurulu'na götürülmesiyle sınırlı olsa da önemliydi. Çünkü, tek bir ülkenin uluslararası mekanizmaları etkisiz hale getirmesinin bedelinin ağır olduğu kabul ediliyor. Bunlar iyi gelişmeler. Ama bir o kadar da ikiyüzlülüğün göstergesi. Rusya 103, ABD 79, İngiltere 29, Fransa 16, Çin 9 kararı veto etmiş. ABD'nin vetolarının büyük çoğunluğu İsrail'in Filistin topraklarını işgali ve saldırılarını kınayan kararlar. Rusya da en son, Ukrayna'yı işgalini kınayan kararı veto etti. Kararı ABD'nin desteklediğini hatırlatmaya gerek yok sanırım. Her üye, işine gelmeyen kararı veto ederek al gülüm-ver gülüm bir dünya düzensizliği yarattılar. Bütün bunlar saldırı, işgal, iç savaş başkalarının kapısındayken oluyordu. Şimdi savaş ve işgal Avrupa'nın kapısına dayandı. Kuralların değişmesi akla geldi!.. Ama şunu unutmayalım: Kuralları, yine koyanlar değiştirirse bunun dünyanın kalanına bir yararı olmaz. Kuralların değiştiği süreçte rol alabilen bir Türkiye'ye ihtiyacımız var. Dönemin başbakanı İsmet İnönü, 16 Nisan 1964'te "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini bulur" demişti. Bugünün Türkiye'si, bize şunu söyleme özgüveni veriyor: "Yeni bir dünya kurulurken, Türkiye kurucular arasında olur." Bu özgüveni nereden alıyoruz İnönü o sözü niçin söylemişti Bugünle benzerlikler ve farklar neler Yarın devam edelim... KILIÇDAROĞLU, İMAMOĞLU, YAVAŞ YA DA SÜRPRİZ YUMURTA Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına 'altılı masa' kuran muhalefetin durumu artık tek kelimeyle özetlenebilir: Acıklı... Her bir 'lider', diğerine karşı 'mış gibi' yaparak sahtekarlık sergiliyor. Kılıçdaroğlu, adaylığını dayatmıyormuş gibi yapıyor. Akşener, İmamoğlu'nun adaylığını istemiyormuş, o olmazsa Yavaş'a destek vermeyecekmiş gibi yapıyor. Babacan ve Davutoğlu, kendilerinden veya kendilerinin belirleyeceği biri olsun istemiyormuş, bari sağcı Yavaş olsun, en azından anketlerde oyu yüksek demiyormuş gibi yapıyor. Karamollaoğlu, son tahlilde Kılıçdaroğlu'na fit olmayacakmış