Her yerden Trump'lar bitiyor

ABD'de 'Önce Amerika' diyen eski başkan Donald Trump'a destek son anketlerde hızla yükseldi ve mevcut başkan Biden'in iki puan önüne geçti.

Arjantin'de Peronist başkanların yerini 'Trumpist' başkan aldı.

AB ülkeleri ve İngiltere'de aşırı sağcı partiler ya iktidara geldi ya da gelebilecek düzeyde oylarını artırdı.

İtalya'da Musollini çizgisinde bir hükümet var.

Hollanda'da ırkçı Geert Wilders, seçimden birinci parti çıktı.

Almanya'da ırkçı AfD partisi oylarını yüzde 23'lere çıkardı.

Fransa'da iki kez seçimi ikinci turda kaybeden Le Pen de oylarını yükseltiyor.

İsveç ve Danimarka'da Kur'an yakma eylemleri aşırı sağ siyaseti güçlendirdi.

İngiltere, İrlanda, hatta Finlandiya'da sağ hareketlilik oylara yansımaya başladı.

Aşırı sağ partilerin ortak noktası göçmen, Müslüman ve Yahudi karşıtı, ırkçı olmaları.

Birçoğunun kökeni Nazizm dönemine dayanıyor.

Popülizmin her türlüsünü kullanıyorlar.

Yahudi karşıtlıklarını Müslüman karşıtlığının arkasına gizliyorlar.

ABD hegemonyasına karşı özgürlük vaat ediyorlar.

Ama aynı zamanda Trump ile aynı dili kullanıyorlar!

Avrupa'da aşırı sağın yükselişinin Trump dönemiyle yakın ilişkisi var.

Öncesinde de vardı, evet.

Yaklaşık 25 yıl önce Avusturya'da Jörg Haider liderliğindeki aşırı sağcı Özgürlük Partisi yüzde 27 oyla koalisyon ortağı olmuştu.

Fransa'da da Jean-Marie Le Pen 2002'de cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalmayı başarmıştı.

Her ikisi de siyasette bir tepki toparlanması yaşattı ve iktidarları önlendi.

Ama bitmediler.

"Viyana İstanbul olmamalı" sloganıyla seçime giren Özgürlük Partisi'nin oyları yüzde 20'yi zorluyor.

Le Pen'den sonra Marine Le Pen de Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikidir ikinci turda kaybediyor.

Şimdi yanlarına Almanya, Hollanda, İtalya gibi AB'nin güçlü ülkeleri ekleniyor...

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Hollanda Dışişleri Bakanı olarak Türkiye'de de tanınan Frans Timmermans, bugün Wilders'e karşı muhalefete düşen ittifakın lideri.

Ve aşırı sağcı tehdide karşı şu sözü önemli:

"Dehşet ve öfke içindeyim. Artık demokrasiyi savunmamızın zamanı geldi."

Peki nasıl

ABD'nin Colorado eyalet yüksek mahkemesinin, Trump'ı 'Kongre baskını'ndan sorumlu tutarak 2024 seçimlerinden yasaklama kararı gibi mi

Karara en çok 'ABD solcuları' yani 'Demokratlar' sevindi.

"Trump bir daha kazanırsa bildiğimiz ABD'nin varlığı tehlikeye girer" görüşünü yaymaya çabalıyorlar.

Ama ABD'de yapılan anketler, bu kararın Trump'a 'mağduriyet' avantajı sunduğunu söylüyor.

Aşırı sağa karşı 'demokrasiyi savunma' fikri 10 yıl öncesine kadar iktidardaydı.

Şimdi muhalefette...

Haziran 2024'te Avrupa Parlamentosu seçimi var.

Kasımda da ABD başkanlık seçimi.

Şimdiden, "Trump ve Trumpistler çoğunluğu alırsa ne olacak" endişesi konuşuluyor.

Ancak bu 'endişeli demokratlar'ın farkına varmadığı şey şu:

Bu durumu bizzat kendi elleriyle yarattılar.

Yönetemedikleri demokrasiyi 'koruma' durumuna düştüler.

Ve ironik bir şekilde, demokrasiyi koruma adına 'demokrasiyi yıkacak' yöntemlere yöneliyorlar.

Karşıtlarının durumuna düştüler.

Trump'a karşı Trump yöntemlerine doğru ilerliyorlar...

Ve tek tek her bir Avrupa ülkesi kendi Trump'ını üretiyor...

Gelecek yıl bizzat kendisi de iktidara gelirse tam olacak!..

MASAMDAKI KITAPLAR

Çok biriktiler.

Şimdilik birkaçını size de önereyim:

- Star gazetesinde köşe komşum Orhan Miroğlu'nun 'Posta Kutusu 213, Diyarbakır' kitabına başladım.