Mehmet Âkif Usanmaz ve Bediüzzaman

Hüseyin Usanmaz on beş yaşında askere alınmış.Yirmi bir sene Fas, Tunus, Cezayir ve Trablusgarp'ta savaşmıştı. Kanarya Adaları'na kadar gitmiş. Sonunda Trablusgarp'ta İngilizlere esir düşmüş. İskenderiye'de bir vapurla firar edip memlekete gelmiş. 1909'da "Otuz bir Mart Vakası" esnasında Hareket Ordusu'nun içerisinde bulunmuş. O sırada kışlası Edirne'deymiş. İstanbul'da Bediüzzaman'la karşılaşmış, beraber bulunmuş ve hayır duâsını almıştı. Bir gün sohbetinde oğlu Mehmet Âkif'e "Ah oğlum bir hoca vardı ki 'Kürt Said' derlerdi ona, o ne güzel konuşur, ne güzel duâ ederdi; acaba hayatta mıdır, nerededir" diye sordu. Bediüzzaman, Hüseyin Usanmaz'la görüştüğünde ona bir kitap vermiş. Hüseyin Usanmaz bu kitapla Arap ülkelerini dolaşmıştı. Mehmet Âkif de çocukluğunda babasının ondan bahsettiği hatıralarla büyümüştü. Mehmet Âkif Usanmaz, çocukluğundan itibaren Risale-i Nur ve Bediüzzaman'ı babasından aldığı telkinlerle bilmiş. Daha sonra askerî okula girmiş ve havacı pilot astsubay olarak mezun olmuştu. Çeşitli yerlerde görev yaptıktan sonra tayini Eskişehir'e çıkmış. Kısa sürede kıtanın içerisindeki Nur Talebeleri ile tanışmış ve evlerde dersler yapılmaya başlanmıştı. Mehmet Âkif Usanmaz, Bediüzzaman'ı ilk defa Eskişehir'de ziyarete gitmiş elini öptükten sonra babasından duyduklarını anlatınca Bediüzzaman elini omzuma koymuş ve "Maşallah barekallah, baban hayatta mıdır" deyince Mehmet Âkif "Hayatta Efendim" der. "Bak o kahramandır, ona gidesin, yarın gidesin" der. Mehmet Âkif, evden geleli iki gün olduğunu söyleyip "Allah nasip ederse yine giderim." demiş. Bediüzzaman "Yarın gidersen selâm söyle, sen de bana sıkça gelesin." der. Mehmet Âkif Usanmaz görüşmeden bir gün sonra hemen Manisa'ya gitmiş. Babasına "Baba ben kimi gördüm biliyor musun" der. Babası "Kimi gördün oğlum" Mehmet Âkif "Hani sen anlatıyordun ya Said-i Kürdî diye bir hoca efendi vardı diye, onu gördüm." deyince babası "Bu gözlerinle mi gördün" dedi. Mehmet Âkif, "Evet, bu gözlerimle gördüm baba" der. Babası kalkıp Mehmet Âkif'in gözlerinden öptü, boynuna sarılarak ağladı. "Aman oğlum sana vasiyetim olsun, sakın onun peşinden ayrılma" diye sıkı tembihte bulundu. Hüseyin Usanmaz 1953 yılında vefat edinceye kadar Risale-i Nurlar'ı hep okudu ve onunla hep meşgul oldu. Mehmet Âkif Usanmaz, Bediüzzaman'ı ziyaretine gittiğinde hep resmî elbiseyle gitmiştir. Eskişehir, Emirdağ ve Isparta'da birçok defa ziyaretine gitmişti. Bir defasında Bediüzzaman "Polisler, jandarmalar, bekçiler karışmıyorlar mı sana" dediğinde Mehmet Âkif "Karışmıyorlar Üstadım, bana yol gösteriyorlar" deyince "Sen de evini dershane yaparsın" der. Mehmet Âkif "Yaparım Üstadım" dedi ve her Salı günü Eskişehir'deki evinde dersler yapılmaya başlandı. Bir ziyaret sonrası Bediüzzaman Mehmet Âkif'e, "Sen hayatta bulunduğun müddetçe, bulunduğun topluluklarda, senin lüzum gördüğün yerlerde, benim selâmımı herkese söyleyeceksin. Bunu vasiyet ediyorum sana" dedi. Mehmet Âkif de hayatı boyunca kim Risale-i Nur'u bir defa okumuş, Risale-i Nur'dan bir satır okumuş, Risale-i Nurlar'ı dinlemiş olan herkese Bediüzzaman'ın bizzat selâmını söylemeyi bir görev görerek yerine getirmiştir. Mehmet Âkif Usanmaz, 1957-1961 arasında Ankara'da 12. Hava Nakliye Üssü'nde görev yapmıştır. Bir gün Said Özdemir ona bir kamyonla Risale-i Nur gönderince hemen büyük bir cesaret örneği göstererek kamyonu ambara çekmiş. Risale kolilerini güzelce kuytu bir yere yerleştirmiş. Sonra kolileri peyderpey paket paket kelebeklere yükleyerek Adana, İstanbul, Diyarbakır, Malatya hava alanlarına göndermiş. Böylece Mehmet Âkif'e gönderilen Risale-i Nur kitapları her sabah farklı şehirlere kalkan askerî kurye uçakları