Hasan Hüseyin Ateş ve Bediüzzaman

Bediüzzaman, Denizli mahkemesinin verdiği beraat kararından sonra bir müddet Denizli'de bekletilir.Daha sonra yeni sürgün yeri Emirdağ'a gönderilir. Bu defa işi sıkı tutan gizli düşmanları halkın arasına korku verip ona yaklaşmak isteyenleri uzaklaştırmayı denerler. Daha sonra akla hayale gelmez iftiralar atarak ona maddî ve manevî baskılara devam ederler. Bediüzzaman'ın dünya ile ilişkisini kesmek için kapısını dışardan kilitleyince Bediüzzaman da kapısını içerden kilitler. Bu da yetmezmiş gibi iki sivil polis de kapısında bekletilir. Böylece tam tecrit içerisinde talebeleriyle bağını koparıp risalelerin ihtiyaç duyan gönüllere ulaşılmasını engellemeye çalıştılar. Talebeleri ise bu tecriti kırmak için yeni yollar aramaya başladılar. Bediüzzaman'ın Emirdağ'da oturduğu Horonsan tipi kerpiçten evi çift cepheliydi. Bir tarafı Bolvadin yoluna; diğer tarafı da uzun çarşıya bakardı. Bediüzzaman evin üst katında kalıyordu. Alt kattan üst kata ahşap merdivenle çıkılırdı. Evin kapısı ise Bolvadin Caddesi tarafına açılırdı. Uzunçarşı tarafından kapısı yoktu, pencereleri vardı. Evin pencereleri hafif cumbalıydı. Oradan hem hükümet konağı hem de Bolvadin Caddesi gözükürdü. Ev ise Durmuş Ağa'ya aitti. Bediüzzaman'ın evine bitişik dükkânın sahibi Sabri Ateş'ti. Emirdağlılar tarafından "Ateşoğlu" lâkabıyla anılırdı. Sabri, dükkânında yün dokuma ipliklerini kök boya ile boyardı. Sabri Ateş'in dört oğlundan biri olan Hasan Hüseyin, dükkânda sürekli babasına yardım ederdi. 14-15 yaşlarında olan Hasan Hüseyin daima Bediüzzaman'ın hizmetinde bulunur en sıkıntılı zamanlarda onun yardımına koşardı. Talebeler Bediüzzaman'a kurulan tecriti kırmak için Sabri Ateş'in alt kattaki dükkân duvarından üç beş kerpiç çıkararak duvarda bir delik açar ve Risaleleri o küçücük delikten dünyaya yaymaya devam ettiler. Talebeler ile Sabri Ateş anlaşarak Bediüzzaman'ın evine bitişik boyacı dükkânına, boyanacak ipler heybelere konularak altlarına da tashih edilecek risaleleri yerleştirmeye karar verdiler. Duvardan çekilen kerpiçlerle risaleler Bediüzzaman'a verildi. Kitaplar tashih edildikten sonra yine heybelere konarak boyanmış iplerin altına konularak dükkândan çıkarılarak söylenen adreslere Nur postacıları aracılığıyla gönderilirdi. Boyacı dükkânın hemen girişinin sağ tarafında iplerin boyandığı bir tezgâh vardı. Sol tarafta odun ateşiyle ısıtılan ve iplerin içine konduğu büyük kazanlar ve biraz ileride büro amacıyla kullanılan kapalı bir alan vardı. Ayrıca boyanan iplerin kurutulmak için asıldığı yerin hemen yanındaki duvarından kerpiçler çıkarılırdı. İşte Bediüzzaman'ın evi ile irtibat sağlanan yer tam burasıdır. Bu zor zamanda Hasan Hüseyin Ateş, babasıyla ateşten gömleği giyerek topyekûn tecrite karşı korkmadan cesaretle risalelerin dünya ile buluşmasını sağlamışlardır. Sonraki yıllar Hasan Hüseyin büyüdü ve askere gitti. Askerlikte