Bediüzzaman ve Nur Posta Sistemi

Hüsrev Altınbaşak, beş yıldır Bediüzzaman Hazretlerini tanır ve Risale-i Nurları okumasına rağmen neden bir türlü risaleleri yazmaya başlayamadığını söylenirdi kendi kendine.Bir akşamüstü Nur hakikatleri üzerinde tefekkür ederken aniden kalbinin derinliklerinde okyanus kadar geniş bilgi açlığını hisseder. O ani kalbî yönelişi onu risaleleri okumaya ve yazmaya sevk eder. Bu ani inkişaf, tüm bedenine çalışma azmi ve şevkini pompalar. Hüsrev Altınbaşak, o günden sonra ne uyur ne dinlenir. Risaleleri yazmak ve okumak artık onun için hava ve su kadar ihtiyaç olur. Bir ay gibi kısa bir sürede tam on dört kitabı güzel ve dikkatli bir şekilde yazar ve Bediüzzaman Hazretleri'nin medh ü senasına mazhar olur. Bir gün Bediüzzaman Hazretleri, Hüsrev Altınbaşak'a Nur Postacısı aracılığıyla çoğaltmak üzere Yirmi Dokuzuncu Mektubun üçüncü kısmını gönderir. Hüsrev, yeni doğan bir bebeğe gösterilen itina ile risalenin sayfalarını incitmeden açar ve dikkatle okumaya başlar. Yüzünde bir gülümseme belirir ve derin bir nefes alarak "Oh ya Rabbi şükürler olsun, ne harika bir yazı!" der. Ayağa kalkar, bu değerli risaleyi yangını söndürmeye koşan bir itfaiye eri gibi ihtiyaç sahiplerine yetiştirmek için aceleyle yazmaya hazırlanır. Hemen hizmetinde bulunan talebeleri toplar ve bu risalenin en hızlı biçimde on adet çoğaltılarak akşam namazından sonra bitirilecek şekilde Nur Postacısıyla yola çıkarılması talimatını verir. Yazıcılar hemen toplanır on adet olacak şekilde yazmaya başlarlar. Yazma işi bitince yatsı namazından sonra on ayrı köye, on ayrı postacıyla risaleler gönderilir. Sabah namazından önce bu emanetler yerlerine ulaşır. Nur Posta Sisteminde yolculuklar gece yapılır ve genellikle Nur Postacıları okuma yazma bilmeyenler arasından seçilirdi. Bir hafta içinde risalelerin ulaştığı her köyde, on adet risale nüshası çoğaltılır ve bir şekilde Nur Postacılarına teslim edilirdi. Postacılar gece karanlığında yola çıkar. "Bir kişinin daha imanını nasıl kurtarabilirim" şuuruyla canla başla yollara koyulurlar. Böylece köylerde yazılan nüshalar geri döndüğünde Hüsrev, ağır bir hastaya gösterilen itina gibi uykuyu, yemeği, dinlenmeyi