"Allah için çalışınız"

Emektar Bilal öğretmen, eski öğrencisi Fırat öğretmenle öğretmen evi bahçesinde samimi bir sohbet havası içinde çayını yudumluyordu.Sohbetleri devam ederken birden Fırat'ın yüzü kara bir bulut gibi karardı. Emektar öğretmen Bilal, Fırat'a: "Ne oldu bir şeyin mi var" diye sordu. Fırat kısa bir süre bekledikten sonra: "Hocam bu gün okuduğum bir haber beni çok üzdü" dedi. Emektar öğretmen "Haberde ne yazıyordu ki" diye sordu. Fırat: "Bir sanatçı, ben bu hayatta istediğim her şeyi elde ettim. Canım kahve içmek istedi Paris'e gittim. Gezmek istedim Ortadoğu'ya gittim, ama hiçbir şeyden zevk alamıyorum demesi gelecekle ilgili tüm ümitlerimi allak bulak etti diyor. Haberi TV kanalında da izledim" dedi. Fırat hayretini gizlemeyerek: "Hocam bu sözü söyleyen kişi cahil biri değil, üniversite mezunu. Burak daha yirmili yaşlarda şöhret basamaklarını hızlı tırmanmış. Aynı zamanda dizi ve filmleri ödüller almış. Şöhret ve paranın Nirvana'sında taht kurup keyif çatması gerekirken uçuş halinde bir uçağın yakıtım bitti demesi gibi hayatın en tatlı yerinde -Hiçbir şeyden zevk alamıyorum!- demesi tüm umutlarımı yerle bir etti" dedi. Fırat, can kulağıyla kendisini dileyen emektar öğretmenine sandalyesini biraz daha yaklaştırarak: "Hocam bu haberi duyduğumda hayatım ve tüm bildiklerim bir anda saman alevi gibi gözümün önünde yandı. Kendi kendime düşündüm; acaba hayatım boyunca yaptıklarım ve beslediğim ümitler bu sanatçınınki gibi bir anda sönecek mi Huzur semti olan kalbim, karanlığa gömüldü ve başıma kıyamet koptuğunu sandım. Demek ki hayat vefasız bir sevgili gibi terk edip gidecek" dedi. Emektar öğretmen eski öğrencisi Fırat'ı dikkatle dinledi ve gözlerinin içine bakarak söze şöyle başladı: "Fırat, seni anlıyorum. Konunun iyi anlaşılabilmesi için önce söze -Risale-i Nur'da hatırlatılan "Onu bulan herşeyi bulur. Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına belâ bulur" sözüyle başlamak istiyorum. Konumuzla ilgili olduğu için sana diğer paragraftan da söz edeyim: "İnsan çendan fânidir; fakat beka için halk edilmiş ve bâki bir Zâtın âyinesi olarak yaratılmış ve bâki meyveleri verecek işleri görmekle tavzif edilmiş ve bâki bir Zâtın bâki esmâsının cilvelerine ve nakışlarına medar olacak bir suret verilmiştir. Öyleyse, böyle bir insanın hakikî vazifesi ve saadeti, bütün cihazatı ve istidadatıyla o Bâkî-i Sermedînin daire-i marziyâtında esmâsına yapışıp, ebed yolunda o Bâkîye müteveccih olup gitmektir." Fırat, insan uçsuz bucaksız evrene sığmayan, duyguları