Kâzım Güleçyüz

Yeni Asya

"Riyaset-i şahsiyenin kat'iyen aleyhindeyim"

Bediüzzaman Said Nursî padişahlığın hükümran olduğu bir dönemde artık "ağalık" devrinin geride kaldığını ve ortak akılla kamuoyunun öne çıktığı bir dönemin açıldığını ifade etmişti.Eski Said Dönemi Eserleri'nden: "Her bir zamanın bir hükmü ve hükümranı vardır. O zamanın makinesini çeviren bir ağa lâzımdır. İşte, zaman-ı istibdadın hâkim-i manevîsi

Ya yeni hâl, ya izmihlâl

Eski İstanbul valilerinden merhum Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Yeşilay'ın kurucuları olarak birlikte teşrik-i mesai yaptığı Bediüzzaman Said Nursî için "Yalnız din adamı değil, sosyal düşüncelere malik, kafasını ışıldatmış bir ilim adamı" diyordu. (Necmeddin Şahiner, Aydınlar Konuşuyor, s. 147)Bediüzzaman bu tesbitin de ötesinde, çağını ve

Bahar tefekkürleri

Kâinatı bir kitap gibi okuyan Üstadın, eserlerinde en çok üzerinde durduğu konulardan biri, kâinat kitabının yeryüzü sayfasında bahar mevsimlerinde her yıl sahnelenegelen kudret, rahmet ve hikmet mucizeleri.İlâhî bir tanzimle şaşmaz bir takvime bağlanan periyodik mevsim geçişlerinde kışın siyah-beyaz-gri sayfalarından baharın rengârenk sayfalarına

Dini kimse tekeline alamaz

Üstadın toplumumuz için dile getirdiği şu manidar tesbit sosyopsikolojik açıdan son derece önemli:"Hakîkaten, bence bir Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyetten tecerrüt etse soyutlansa bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyetten vazgeçemez. En ebleh ahmak, en sefih bile, sedd-i rasîn-i istinadımız dayandığımız sarsılma

"Perde yırtılmadıkça..."

Yetişme ortamı ve aldığı eğitim gereği dini bilmeyen aydınların uluorta dinsizlikle suçlanmaları halinde, zihinlerinde dine karşı mevcut olan önyargı ve şüphelerin kemikleşeceği ve dahası, onları saldırgan bir tavra yönelteceği uyarısında bulunan Üstad Bediüzzaman diyor ki:"Fena adama 'iyisin, iyisin' denilse iyileşmesi ve iyi adama 'fenasın, fenas

"Ey bîinsaflar!"

Ne zamandır içinden çıkılamayan çetin ve çetrefilli konularda doğru ve dengeli bir yaklaşımın formülünü "Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz" diyerek yine Bediüzzaman ortaya koyuyor.Bu meyanda, dinle irtibatlı gibi gösterilen, ama Üstadın "dinde hassas, muhakeme-i akliy

"Onların maksadı dine zarar değildir"

Osmanlının son döneminde padişahın "zayıf istibdad"ına karşı hürriyet mücadelesi veren Jön Türklerden bazılarının masonlukla ve dine zarar vermekle suçlanmasını "İstibdat kendisini devam ettirmek için bu telkinleri yapıyor.Bazı lâubalilikler de dine lâkayt tavırlar bu vehme kuvvet veriyor" diye yorumlayan Üstad Bediüzzaman'ın onlarla ilgili kendi d

"Tekfire çabuk cür'et edenler düşünsünler!"

Din-siyaset ilişkisini rayına oturtmak için aranan formül, Bediüzzaman'ın ortaya koyduğu ve "Siyaset dinin hizmetinde olmalı, din siyasetin değil" şeklinde özetlenebilecek prensip olsa gerek.Bunun hayata geçirilmesi ise, dini bütün siyasî tarafgirlik ve karşıtlıkların üzerinde tutan bir anlayışla mümkün. Burada özellikle dinî hassasiyetler adına or

Kutlular Ağabey'i yâd ederken

Vefatının dördüncü yıldönümünde rahmetle yâd ederken, 12 Eylül ve 28 Şubat'ın en zor dönemlerinde demokrasi ve hukuku savunmak adına verdiği cesur ve kararlı duruşla da hatırladığımız Kutlular Ağabey, "Deprem İlahî ikazdır" sözünden dolayı 276 gün hapis yattığı Kırklareli-Vize Cezaevine dair ilginç bir hatırasını Bizim Radyo'da şöyle anlatmıştı."Çı

Dindarlık ve siyaset

Bediüzzaman Said Nursî, Âl-i Beyt olarak anılan Peygamber nesli hilâfete daha lâyık ve müstehak iken devlet idaresinin neden onlara nasip olmadığını kader ve hikmet cihetleriyle değerlendirirken, geçerliliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek olan son derece önemli hakikat ve prensiplere dikkat çekiyor.Dünya saltanatının aldatıcı olduğunu hatırlattıktan