İskender Öksüz

Karar

Paradigmalar ve NGramlar

Geçen pazar yazımda, paradigmaların değişmesini ele almıştım. Kamuoyuna hâkim, dünyanın nasıl işlediği görüşlerinin… Ana fikir, müdahalesiz tam serbestiyet-liberalizm, globalizm, post modernizm, üstün ırk teorileri, komünizm gibi dünya görüşlerinin doğup, büyüyüp çökmeleriydi. İş bundan ibaret kalsaydı akademik bir merakla bakardık. Fakat bazıları

Umut hakkı

Lütfen bir bakınız "umut hakkı" ne anlama kullanılıyor. Ne anlıyorsunuz umut hakkından Öcalan'ın serbest bırakılmasını değil mi Değil! (Gerçi kendi adadan çıkmak istemiyormuş.) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin "umut hakkı"ndan kastı salıvermek değil, mahkûmun cezasını gözden geçirmek, değerlendirmektir. Bu, tahliyeyle de sonuçlanabilir mahkûmiyete

Hâkim paradigma

Binlerce yıl, bazı sülalelerin Tanrı tarafından insanları yönetmekle yetkilendirildiği kabul edildi. Bir asiller hiyerarşisi vardı. Baron, kont, dük, prens, kral, imparator… "Mavi kanlılar".Mesela Türklerde Açina soyu…Babür, Hindistan'a hâkim olunca işi garantiye almak için bir tarafıyla Açina, bir tarafıyla Cengiz'e dayandığını söylemiş. Açina soy

Yalnız kalırsanız sakın zina yapmayın e mi!

Bir arkadaşım, rahatsızlığını belli ederek anlattı. Kızı ortaokulda veya 4 + 4 + 4'ün ikinci dördünde. Din dersinde ölü yıkamanın nasıl yapılacağını öğretmiş hoca. Uygulamalı… Çok da uygulamalı olamaz herhâlde ama sınıf arkadaşlarından birine ölü taklidi yaptırmış.Bir başka olay gazetelere intikal etmişti. Bir mezar maketi başında din dersi öğretme

Schrödinger'in kedisi

Pazar yazımı, bazen Sean Carroll'a bazen Steven Weinberg'e atfedilen, "Determinizmin duvarında Planck sabiti kadar bir çatlak var." sözüyle bitirmiştim. (Sahi, ay tutulması nasıldı)Bazıları, "İşte", dedi, "Tanrı, kâinata o çatlaktan müdahale ediyor." Bazıları da buna çok kızdı ve "Siz Tanrı'yı çatlaklarda mı arayacaksınız!" diye çıkıştı. Bir de ben

Kimin arkasında kim var

Okuyucu köşe yazılarında güncellik bekler. Hiç olmazsa çoğunlukla siyasetten bahsetmesini, siyasilerden haber vermesini ister. Eh okuyucu karşısında boynumuz kıldan ince. Güncellik ederken bir de polemik patlatırsam. Hele hele başımı belaya sokmayacak ölçüde birilerini itibarsızlaştırır, "aslında" ne mal olduklarını faş edersem tadından yenmez. "Ta

Sebep- sonuç, sebep- sonuç

24 Ağustos Pazar yazımda sosyal bilimlerde sebep-sonuç bağlantısı hakkında düşündüklerimi yazmıştım. Okuyucu pek ilgilenmeyecek diye de endişeliydim. Hiç de öyle olmadı. 42 yorum gelmiş ki hiç de az değil. Yorumcular kendi aralarında kavgaya tutuştuklarında yorum sayısı artıyor ama bu 42 öyle değil. Kavga döğüş yok; düşünce var. Eski dostlardan Müm

Dikta adım adım gelir

Diktatörlük bazen bir gecede gelir gibi görünür. Ancak bu, genellikle olağanüstü şartların - darbe, iç savaş, işgal - ürünüdür. Tarih bize gösteriyor ki, diktalar çoğunlukla alıştıra alıştıra geliyor. Darbe, iç harp, işgal muhakkak ki diktanın gelişini kolaylaştırır. Onun için diktalar, bunların taklidini, tiyatrosunu, simülasyonunu da yapıyorlar.

Ben Fransızım ama siz Türk değilsiniz

Bu sütunda daha önce de yazdım. Pek de derin olmadığı anlaşılan devletimiz... Yok devletimiz değil tabii, iktidarımız, uzun ömrü-saltanatında aynı hatayı ikinci defa yaptı. Kürtler = PKK = Öcalan denklemini kurdu ve teyit etti. Aynen öyle yaptı. PKK münfesih ya, "Kurucu Lider" adına şimdi siyasi partisi konuşuyor. Sonuç aynı. Kürtleri DEM temsil ed

Hızlanma hızlanıyor

Sosyal medyada 1950-70 doğumluları metheden bir yazı dolaşıyor. Bebekken hiç hazır mama ve hazır bez kullanılmadığından başlayıp bir dizi övgüyle devam ediyor. Mesela, "En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış, en azı 10 ekonomik krizden nasibini almış, tecrübe abidesi, yoklukla terbiye edilmiş, direnç abidesi bi