Sarardı benim dünyam yollarıma baksana

Yıl 1915. Göçmen John Hertz bir taksi filosu kurar. Üniversitelere araştırma yaptırır. Caddede hangi renk önce fark ediliyor acaba New York denince aklınıza gökdelenler, hürriyet heykeli, santral park gelir. Gidip gelenler Empire State Building, Wall Street, Metropolitan Müzesi, Ellis adası, Madison Meydanı, Yankee Stadyumu, Brooklyn Köprüsü ve Times Square da ekleyebilir yanına. Sonra viyadükler üzerinde yol alan külüstür vagonlar ve Manhattan'da akan sarı sarı arabalar. 'Yellow taxi' bir Newyork klasiğidir, sarı dalga buradan yayılır dünyaya. Malum bugünlerde elektrikli arabalara temayül var, bundan 130 yıl evvel de öyledir, içten yanmalı motorlar kirli ve patırtılıdırlar. Akülüler ise sessiz, sedasız (ve dumansız) koyulur yola. London Electric Company'nin ürettiği Bersey'ler 40 hücreli bataryalarıyla (tabii ki asitli ve kurşun levha) 50 mil menzil yakalar. Gücü sadece üç beygirdir, olsun yeter de artar. Samuel adlı bir vatandaş önce bir düzine alıp filosunu kurar. Sonra 62'ye yükseltir ve kendi arabasını yaparak (Electrobat) yüzü aşar. Firmanın şoförlerinden Jacop 12 mil (yaklaşık 20 kmh) gibi çılgın bir süratle ceza yer hatta. Derken sayıları bini bulur ve atlı faytoncular çok bozulur buna. Sonra bir garaj yangını (1907) ve 300'ü telef olur orada. Bu arada içten yanmalı motorlar derlenip toparlanmış, hâkim olmuştur piyasaya. ALAMAN KAFASI Efendim, taksicilik Almanya'da peydahlanan bir meslektir aslında. "Thurn und taxis" adlı bir kargo şirketi, paket dağıtır hesapta. Zaman zaman eş dost kaynak yapar. Ya ben de gelsem o tarafa - Gel abim tamam. Abla sen de arkaya - Borcumuz - Mühim değil, atın birer siftah... Sonra bakarlar ki iş orada değil burada. O günlerde New York hareketli bir şehirdir, ne yapsan kazandırır, taşı toprağı para. Vakit nakittir üçüne beşine bakacak değillerdir ya. Taxi firmalar arabalarını kahverengi-beyaz, kırmızı-siyah renklere boyar ya da kareli şeritlerle dikkat toplarlar. Zevk sahipleri lavanta renkli ve gri döşemeli taxileri tercih eder, bunlar bakımlı ve havalıdırlar. Yıl 1907. Harry N. Allen nam zat, 1.200 metrelik bir yolculuk için beş dolar (bugünkü parayla 140 dolar) ödeyince şafak atar. Tutar Fransa'dan taksimetre ile donatılmış 65 Darracq getirir, salar ortalığa. Ücreti mil başına 50 sente düşürür (bugünkü 13 dolar) iyi kazanır ve sadece bir sene sonra taxi sayısı 700'e çıkar. Albert Rockwell ve yeni hanımı Nettie taksiciliğin istikbalini fark eder şirketlerini kurarlar (1908). Mrs Nettie sarı hastasıdır, filonun sarıya boyanmasını teklif eder kocasına. "Okey, my darling." Ne diyebilir ki başka Bu renk tutmuş olmalı ki taklitleri çıkar. 1912'de Robert Watson adlı iş amcası, William Lybrand ile Yellow Taxi işine dalar. HERTZ VE CHECKER Yıl 1915. Göçmen John Hertz ciddi bir filo kurar. Bilimsel takılır, üniversitelere araştırma ısmarlar. Caddede önce hangi renk fark ediliyor acaba Elbette sarı, bunu bilmeyecek ne var Maksat reklam olsun, yoksa nasıl yer alacak medyada Hertz'in firması Yellow Cap Co, Kansas City, Philadelphia ve New York'ta teşkilatlanır. 1925 yılında 2.700 taksiye ulaşır, dile kolay. Mr. Hertz, hazır otomobil almaz, motorları Continental'dan, aktarmaları Brown-lipe'tan, aksları Timpken'den, karoseri Racine Boat'tan temin eder ve Chicago Walden Shaw'da kendi toplar. Yılda binden fazla yellow taxi yapar, diğer firmalara da satar. Bir başka taksi baronu Morris Markin de benzer usulde çalışır ve ünlü Checker'ların imaline başlar. Ürettiği Ambassador'lar ile zenginlere de göz kırpar. Efendim o deri döşemeler, o meşin çantalar, o ipekli kumaşlar... Mr. Hertz Colanial ile cevap verir ona. 12 silindirli Weidely motorları lastikleri yerden keser âdeta. Peki, General Motors ve Ford Motor Company Mümkün mü bigâne kalsınlar, sektöre dalmış ve filo işletmeye başlamışlardır bile çoktan. YAHUDİLERİN ELİNDE 1920 yılında şehirde 35 bin sürücü vardır ve yarısı Yahudi asıllıdır. Ehliyet almak kolaydır, bazı şoförler mafya ile dirsek teması kurar, alkol ve kadın taşır, kirli işlere bulaşırlar. Taksi şirketleri belediyeleri rüşvete bağlar, diledikleri gibi at oynatırlar. Derken "Büyük Buhran" kopar, yolcu azalır, sürücüler boşta kalır. Arabalar hurda, sık sık arıza. Kim taksici, kim değil muamma Yeni Belediye Başkanı La Guardia tekerlerine çomak sokar. Taksi ruhsatlarını tahdit eden Haas Kanunu'nu imzalar. Madalyon sayısı 16.900 ile sınırlandırılır ve sonraki altmış yılda da sayısı artmaz. Şöyle anlatayım taksiciliğe talipsen, hükûmet sana bir madalyon (bizdeki plaka) satar. Madalyonu olmayan asla dolanamaz ortalıkta. 1960'larda ırkçılık artar, korsanlar çoğalır, düzenin çivisi çıkar. Kim kime, dum duma. Belediye vaziyetten vazife devşirir "bundan böyle" der "resmî izinli taksiler sarıya boyana!" 1970 ve 80'lerde ise taksiciler hedef olur, soyulur, vurulurlar. Bu yüzden kurşuna dayanıklı kabinler içine girer, müşteri ile aralarına barikat koyarlar. Cinayetler azalmaz o başka. Sürücü sıkıntısı başlayınca, belediye imtihan açar. Şoför adaylarının önce lisanlarına bakar, sonra şehrin koridorları ve meşhur binaları üzerine sorular sorar. 168 rotayı bilmeyen puan alamaz. 2000'de New York'taki 62 bin taksi şoförünün 82'si yabancıdır. Bir tarafta Karayipler'den (Dominik ve Haiti) gelenler, bir yanda Güney Asyalılar (Bangladeş, Hindistan,