Önce alışveriş sonra fiş

Türkiye'de kaç tane milyarder var bilmiyorum ama 2005 öncesi alayımız milyarderdik. 20 milyonlukları tomarıyla tıkardık cüzdana. Havaalanında bir ecnebi elimdeki banknota bakmış bakmış ve "doğru mu okuyorum" diye sormuştu şaşkınlıkla. -Yok canım şaka. -Anlamıştım zaten, gerçek olacak hâli yok ya. Kahire'de bir faytoncu, Türklerin bahşiş olarak verdiği milyon liraları çıkarıp sormuştu: Bunlarla İstanbul'da tatil yapabilir miyim acaba Çay bile içemez de şimdi nasıl söyleyeceksin adama Hem hayaline niye limon sıkayım di mi ama Osmanlı lirası altındır malum, dünya yıkılsa değeri azalmaz. Lakin fulûs iktidar güçlüyse iş yapar, zayıfsa pul olur anında. Altını çamura at yine altın, ölüsü de dirisi de para. Kâğıt, kâğıttır, yanan yırtılan bir şey sonunda. Bir araştırmaya göre (2006) fiyatlar cumhuriyetin ilanından itibaren 7 milyon 140 bin kere yükselir, demek paramız da o nispette düşmüş aşağıya. Neyse ki 6 sıfır attık kurtulduk milyonlardan. İTİBAR İKTİDARA Peki altın paranın değeri düşmez mi Düşer, mesela hazinede sikke basacak cevher kalmaz, ya kenarından kırpar, ya da tağşişe gider, ayarıyla oynarlar. Görünüşte yine "bir altındır" ama "has"ın aldığını almaz. Ya da piyasaya hesapsız altın girer (sömürge yıllarında İspanya) dönüp de bakan olmaz sarı kıza. Enflasyonun sebeblerinden biri iktidarların acizliğidir, sallanan hükûmetlerin parası sağlam duramaz. Mesela Cihan Harbi'nden sonra Hasburg Hanedanı çöker. Mark 3.250.000 değer kaybeder bir ayda. 1913'te yüz markla alabildiğin malı, 1923'te 143.000.000.000.000 (nasıl okuyacaksan) marka alabilirsin anca (Paarlberg). İttihat Terakki de çok borç yapar, lüzumsuz yerlere harcar, kabak liranın başına patlar. Bosna'nın kana boyandığı günlerde Sırp parası sürünür. Dinar, 156.312.790 misli değer kaybeder bir yılda. Siyasi çekişmeler, koalisyonlar enflasyonu azdırır, Kongo, Nigaragua, Peru ve Bolivya'da kronikleşir zamanla. Bazı paralar üzerine basıldığı kâğıttan bile değersizdir. 2010'da Somaliland'a gitmiştik, 100 dolar bozdurmaya kalktım, "n'apıyorsun" dediler "o kadar parayı poşetler almaz." Meğer alışverişte kontür kullanmaya başlamışlar, telefondan yolluyorsun, esnafın ekranına düştü mü tamam. IMF bu yüzden kurulur güya. Az gelişmiş ülkelere kredi verecek, yol gösterecek, düze çıkmalarını sağlayacaktır sözüm ona. Gelgelelim kapitalizmin ileri karakoluna döner, kanlarını emer iştahla. Hatırlarsınız Arjantin'de mezarlıklar bile Para Fonunun eline geçmişti bir ara. -Dedemizi gömecektik. -ABD'ye soralım ondan sonra! SİSTEM RANTÇIYA Bizde de üç rakamlı enflasyonlar koalisyon hükûmetlerinde görülür. Bilhassa "mebus ayartarak" kurulan iktidarlarda. 70'li yıllarda uyanıklar paradan para kazanırlar. Vadeli alır, peşin satar, yatırırlar ranta. Esnaf dükkânı açmadığı gün daha az zarar eder, sattığını yerine koyamaz zira. Etiketlerde iki fiyat vardır, "peşin otuza, vadeli atmışa." Herkesin elinde bir hesap makinesi, faiz hesabı yapar ayakta. Bir taksici "arabayı 4'e almıştık" diye dert yandı, "3 ödedik 5 kaldı." Laleli'deki plaka simsarları tefeci gibi çalışırlar, bi aksatırsan çökerler gırtlağına. O yıllarda millet reklamlara kanar, üçüne beşine bakmadan evini dükkânını satar, götürüp bankere yatırırlar. Üstüne su içerler sonunda. "Hayat sigortaları da göz boyar. Şöyle büyük ikramiye, böyle dolgun maaş..." Değilmiş, o ıslık çaldıran meblağlar kuruş olacakmış zamanla. PARA VARDI DA Erdal İnönü ikide bir "T.C'nin ilk yıllarında enflasyon hissedilmedi" der, oy devşirmeye kalkar. Enflasyon olması için önce para lazım. Eee hani para Nüfusumuz 14 milyon, tedavül 157 milyon lira. Kişi başına düşen 14 lira. Vatandaş sefil, ne elde var, ne avuçta. Tarım ülkesiyiz ama tahıl yok. Un, yağ, şeker aslanın ağzında. Su yok, elektrik yok, mektep yok, merkep yok, hekim ilaç arama. Bunun neresi başarı acaba Vatandaş teşebbüs gücünden mahrumdur. Bu yüzden yatırımları devlet yapar, rantı partililer paylaşır kendi aralarında. Onların çocukları işe alınır, gaz, tuz, bez dağılır onlara. Bildiğin zümre iktidarı, saklan mazlar da gözümüze baka baka! "Enflasyon harb-i umumiden sonra bünyeyi ictimaiyye ve iktisadiyeyi, tahrib eden bir maraz-ı kaim olmuştur." Zaman zaman posta müvezzileri, şimendifer ameleleri greve kalkar, parmak sallar geri otururlar. Nisan 1926. Esnafa defter tutma mecburiyeti getirilir. Okuma yazma bilmedikleri için (harf devrimi yaptık ya) tatbik olunamaz. İstihlak (tüketim) vergisinin 25'i hazineye ulaşır, gerisi kaybolur gider meçhul koridorlarda. KEFENİMİN KEFİLİ Mükeyyifat (keyif vericiler) pahalıdır. Enfiye ve tönbeki meğer ki rastgele, aramakla bulunmaz. Üretici de ağlar, amcam tütünü 100 kuruşa mal etmiş, inhisar idaresi 15 kuruştan saymış, atmış ambara. Çalabileceğin başka kapı yok, mecburen katlanacaksın. Paran emeğin heba. Peki kendi ürettiğin tütünden bir dal sarsan, yaksan Mümkün mü Adamı bacağından asarlar. Jandarma kol gezer, kahveleri basar, tabaka yakalattıysan eyvah eyvah! Öyle içiciyiz diyerek de kurtulamazsın, cürüm büyüktür zira. Aksaklık tıkanma olacak ki karaborsa patlaya, yoksa altın dişli muhtekir nasıl para yiyecek barda pavyonda Devlet vatandaşı tahville bonoyla oyalar, bankalar keşide (çekiliş) düzenler, hayal satar halka. Üzerinde döviz yakalatıysan yanmışsın "alın bunu karakola!" Fukara kefen bezi bulamazken türedi zenginler kıyafetlerini memalik-i