Deniz atları, şehir hatları, vapur adları

İstanbul'da ilk yolcu taşımacılığını ecnebiler yapar. Biri İngiliz, öbürü Rus iki vapur demir alır, halat toplar kendi başına (1837). Verilmiş bir imtiyaz yoktur oysa. Osmanlı "Bi' dakka" der, "siz de nereden çıktınız ya" Nitekim Tersane-i Amire vapurlarından Mesir-i Bahr'i ve Eser-i Hayr'ı sefere çıkarırlar. "Hayde, var mı gelen Tekirdağ, İzmit, Bandırma!" Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi, silbaştan tanzim edilir ve "Fevaid-i Osmaniye" derler adına (1844). Sirkeci'den günboyu Pendik'e, Adalar'a... Malum Abdülaziz Han denizciliğe pek meraklıdır. Müessesenin ismini Aziziye yaparlar hatırına, Abdülhamid Han devrinde "İdare-i Mahsusa" olarak devam eder yoluna. Yıl 1851. Ahmed Cevdet ve Fuad Paşalar, "Şirket-i Hayriye"yi kurarlar. Müessese hızla büyüyecek ve 81 parça gemisiyle dev olacaktır dünya çapında. SEMT MAHAL MINTIKA Şehir hatlarının ilk gemileri Rumeli, Tarabya, Göksu, Beylerbeyi, Tophane, Beşiktaş, İstinye, Bebek, Kandilli, Beykoz, Anadolu, Kabataş, Büyükdere, Bayezid, Büyükada ve Galata gibi mahal mevki isimleri taşır. Sonra Seyyar, Tayyar, Terakki, Sürat, Azimet, Rahat, Selâmet gelir... Bunlar ahşap gövdeli ve yandan çarklıdırlar. Kemane başlı Bahariye ve Asayiş'i Hasköy mimarlarından Mehmed Efendi çizer ki, kuğu gibi zariftir, "Maşaallah" dedirtir bakana. İhsan ve Neveser Avusturya Macaristan tezgâhlarından çıkan güçlü gemilerdir. İstanbul'a Tuna yoluyla ulaşırlar. İhsan Paşabahçe önlerinde yatarken fırtınada batar (1936), Neveser ise arabalıya çevrilir, çalışır 1961'e kadar. Hicaz demir yolunun açıldığı yıllarda Köprü- Haydarpaşa arasında çalışan üç gemi vardır. Halep, Bağdat, Basra... BATAN BATANA... Çarklar bir süre daha yandan döner, lakin gövdeler çelik olur. Suhulet (kolaylık, nezaket), Sahilbend (kıyıları bağlayan), Meymenet (iyilik, güzellik), Nüzhet (neşeli), Refet (acıyan koruyan), Amed (gidiş geliş) gibi adlar taşırlar. Meserret (sürur, sevinç) demektir ama Hasköy Tersanesinde yanınca üzüntü olur dostlara. Nusret ve Gayret vapurları Rus muhrip ve denizaltıları tarafından batırılır (1915). Ferah vapuru,1898'de dâhil olur filoya. Galata - Kadı Köyü arasında git gel yapar. Cihan Harbi'nde gömülür Marmara'ya. İhsan torpillense de batmaz, Şükran'a ise Romanya hükûmeti el koyar. Ki, çok alımlıdır, gören hayran olur ona. İşgüzar (becerikli), Mirgün (güneş gibi doğan), Neveser (yeni eser) ve Rehber üçüz kardeştirler. Çanakkale'ye asker taşırlar. Yumurta adası açıklarında bir denizaltı çıkar karşılarına. Rehber'i torpiller, paramparça. Neveser kendini zor atar Karabiga'ya. Zikrolunan denizaltı, ertesi gün Sultanhisar torpido botu tarafından esir alınacak, kaptanı hesap verecektir Türk subaylarına. Ruslar, Metanet (dayanıklı), Resanet (kavi, muhkem) İkdam (sebatla çalışan), İntizam (tertip, nizam), Resan (yetişen,ulaşan) ve Rüçhan'ı da (üstün tutulan) batırırlar. Meğer savaş ne pahalı şeymiş. Ah şu İttihatçılar! ÇARKLARA VEDA Hale (ay etrafındaki parlaklık), Seyyale (su gibi akan, kayan) son çarklılarımızdır, Tarzınevin (yeni tarz) ve Dilnişin (gönülde yer tutan) ile uskurlulara geçeriz bundan sonra. Kamer (ay) ve Rağbet kardeşler çift uskurludurlar. 1906'da vazifeye başlar takriben 60 sene kullanılırlar. Rağbet, hastane gemisi olur bir ara. Derken Süreyya (Ülker yıldızı), Şihap (akan yıldız), İnşirah (ferahlık, rahatlık), İnbisat (yayılan), Nimet, Bebek, Göksu ve Tarabya katılır filoya. Sultaniye, Sütlüce ve Hünkâr İskelesi (1909) Fransız yapımı gemilerdir. İlk ikisi Rus muhriplerince, Hünkâr İskelesi ise İngiliz denizaltısı tarafından imha!.. Sarayburnu yanar, Boğaziçi ise lokanta yapılır ilerleyen yıllarda. Kalender ve Güzelhisar hizmet dışı kalır, müze olmak üzere çekilir kızağa (1986). Seyr-i Sefain İdaresi; Kadıköy, Moda ve Burgaz vapurlarını yüksek burunlu yaptırır (1912). Bunlar mukavim çıkar, Burgaz 1990 yılına kadar kullanılır mesela. Aynı sınıftan Heybeliada ve Kalamış 1991'de söküme yollanır Aliağa'ya. Bu tarzdan memnun kalır, Kınalıada, Pendik ve Maltepe'nin siparişi veririz ayrıca. Tabii ki dost ve müttefikimiz Almanya'ya (1914)... İstanbul'a zamansız gelen bir gemimiz var ki, işgalcilere yarar. Düşman çekilince adını Halas (kurtuluş) koyarlar. Onca geminin içinde şahıs olarak bir tek Hüseyin Haki'nin adını görüyoruz. Ki, yakışır ona, çok emeği vardır şehir hatlarında. VURUN İSTANBUL'A Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul mahzun ve mahrum kalır. 1923'ten 1937'ye kadar sadece balta burun Altınkum (1929 Glasgow) katılır halkaya. Hâlbuki Abdülaziz Han tarafından kurulan Hasköy Tersanesi (1861) vapur yapabilir rahatlıkla. Neden sonra hatırlanır, Kocataş (1937) ve Sarıyer (1938) konur tezgâha. Yarım asır hizmet eder, sıkıntı çıkarmazlar. Boğaz ve Marmara iç deniz gibi görünse de zaman zaman kabarır. Çalkantılı günlerde alçak burunlular çok zorlanır. Nitekim Üsküdar vapuru bir tatil günü yüzlerce yolcusu ile İzmit Körfezi'nde fırtınaya yakalanır, Derince önlerinde batar. Daha dün İstanbul'u işgal eden İngiltere istediğini koparmaktadır, Ülev ve Suvat siparişi direkt Glaskow'a! (1938) Bir ara da Hollanda'ya müşteri oluruz. Anadoluhisarı, Rumelihisarı, Büyükada, Haydarpaşa. KÖMÜRDEN MAZOTA Beylerbeyi, İstinye ve Yeniköy dizel motorludurlar, ise pise, dumana veda. Paşabahçe İtalyan yapımıdır, Fenerbahçe ile Dolmabahçe yine İngiliz'e ısmarlanır. Dolmabahçe motor bloğundaki çatlak yüzünden ıskartaya ayrılır. Menderes yerliden yanadır. Tekneler Hasköy ve İstinye Tersanelerinde konur kızağa. Vaniköy, Beykoz, Hasköy, Çengelköy ve Ortaköy yapılır (1950). Netice yüz güldürücü olsa da, ihtilalden sonra tekrar dönerler yabancıya. Üstelik demode tekneler alır, küle, kömüre curufa bulaşırlar o saatten sonra. Kanlıca,