Avrupa'ya beyin göçü

Ülkemizde demokrasinin, hak ve hürriyetlerin askıya alınması ve ekonomik krize girilmesi üzerine, Türkiye gibi Cennet misali ülkesini terk edip gruplar halinde Avrupa'ya, AB ülkelerine giden çok sayıda doktor, mühendis ve akademisyen vardır.Tahsilli kişiler demek, düşünen beyin demektir. Yüksek tahsil yaparak bu mertebeye yükselmek pek kolay bir iş değildir. Haddizatında bu seviyeye gelmiş olanlar, Türkiye için katma bir değerdir. Yöneticilerimizin, istihdam sahaları açarak, onlara tatminkâr ücretler vererek ülke kalkınmasında onları çalıştırma yerine, "Giderlerse gitsinler" diyerek yurtdışına gitmelerine bigâne kalmaları, Türkiye'nin geleceği ve kalkınması açısından talihsiz bir tavır olmuştur. Ne yazık ki müstebit tek adam rejimlerin bariz bir özelliği kabiliyetli, tahsilli vatandaşlardan hazzetmemektir. Onlar aklını çalıştıran, düşünen, sorgulayan, fikir üreten insanlardan hoşlanmazlar. Böylesi insanların varlığını kendi iktidarları için tehlike sayarlar. Cahil bir toplum iktidarda kalmak için onların işine gelir. Geçmişte tek parti tek adam yönetimi, Kemalist rejime biat etmeyen Bediüzzaman gibi ilim adamlarını "inkılâpların aleyhinedir" damgasıyla damgalayarak ya tutuklanmış veya baskı altında tutularak hayatları karartmıştır. Bir kısmı yurt dışına gitmek zorunda kalmıştır. Onların yerine düşünmeyen, ancak rejimin meddahı olan kadrolar ihdas edilmiştir. Bu yüzden ülkemiz 1950'ye kadar ilim, sanat ve kalkınmada geri kalmış, fakir ve sefil bir hayat yaşamıştır. Günümüzde ülkemizi yöneten ve tek partili dönemi örnek alan tek adam rejimi, benzer uygulamaları yapmaya devam etmektedir. 15 Temmuz sürecinde mahkeme kararıyla suçu ispat edilmemiş yüz binlerce doktor, mühendis, hâkim, akademisyen, öğretmen, memur kamu sektöründen ihraç edilmiştir. Akademisyenler bir bildiriye imza attı diye üniversitelerden uzaklaştırılmıştır. Bu yanlış uygulamalar, dışarıya yetişmiş beyin göçünü teşvik etmektedir. Gelişmiş demokratik