Yargının dünü ve bugünü

Üstad Bediüzzaman'a reva görülen keyfî tarassutların ve tecritlerin tarihte emsalleri yok denecek azdır.Sudan bahanelerle Bediüzzaman'a dünyayı zindana çevirdiler, o zamanın müstebitleri. Vücudunu ortadan kaldırmak için, defalarda zehirlediler... Vicdanları sızlatan bu uygulamaları tek partinin hak-hukuk tanımayan müstebitleri yapıyordu. Gelin görün ki adaletten ayrılmadan, hakperest hakimler ve savcılar da olmuştur o karanlık dönemde. Bu dönemde sıkça şahit olduğumuz gibi: "Neyime gerek... Ne olur ne olmaz, başıma beklemediğim bir iş gelebilir." korkusu ile kanun hükümlerini bir kenara koyarak, kanunsuzluklara imza atarak nice canları yakan hakimler değil; bedeli ne olursa olsun adaleti ve kanun hakimiyetini esas alan Ali Rıza Bey, Hesna Hanım gibi adaletperver hakimler çıkmıştır. Yine şimdi yürürlükte olan kanunlarda yeri olmayan 'irtibat', 'iltisak' vs. gibi ucu açık isnatlarla verdikleri hukuksuz kararlarla nice suçsuz insanın hayatlarını karartan hakimlerin yerine; adaletten ayrılmayan, nice beraat kararları veren hakimler olmuştur. Vicdanlarının sesini dinleyen adaletperver hakimlerin isabetli kararları sayesinde o kanun tanımaz tek parti döneminde dahi Bediüzzaman ve Risale-i Nur külliyatı hakkında binden fazla beraat kararı verildi. Geçmişte tek partinin, tek adamın yargı üzerindeki tamamen hukuksuz ve keyfî dayatmalarına, baskılarına ve tehditlerine rağmen çoğu hakimin ve savcının