Demokratların siyasi serüveni

Tek partinin, milleti canından bezdiren, keyfî, hukuksuz uygulamalarına isyan ederek yollarını ayıran merhum Menderes, üç-beş dava arkadaşıyla Demokrat Parti'yi kurarak siyasi arenaya çıktı.

"Yeter! söz milletindir" diyerek siyaset meydanında sesini millete duyurmaya çalışan Menderes ve ekibinin; başta, milletin özlemini çektiği, ezanın aslına döndürülmesi olmak üzere, gasp edilen hak ve hürriyetlerin yeniden ihyası, dinî değerler ve dindarlar üzerindeki baskılara ve zulümlere son verilmesi, ülkenin kısa zamanda kalkınması için yapılacak reformların hayata geçirilmesi gibi; milletin uzun zamandır özlemini çektiği icraatlarla ilgili inandırıcı vaatlerde bulunması kısa zamanda millette makes buldu ve 1950'de yapılan ilk serbest seçimde Demokrat Parti tek başına iktidara geldi.

Yıllarca milleti hiçe sayan keyfî uygulamalarla nam salan İsmet İnönü ve partisi, akıl almaz hırçınlıklarla ve saldırılarla Demokrat Parti'ye muhalefet etmeye çalışsalar da Menderes ve yol arkadaşları, yapılan engellemelere aldırmadan, millete verdikleri vaatleri yerine getirmek için geceli-gündüzlü çalışarak gerek maddi gerek manevi alanda unutulmaz eserlere imza attılar.

Demokratların yaptıkları hizmetlere tahammül etmeyen malum parti, yaptığı tahrik ve teşviklerle 27 Mayıs 1960'ta Demokrat hükümetini alaşağı ettiler. Bununla yetinmeyen millet ve demokrasi düşmanları, Üstad'ın "İslâm kahramanı" diye tavsif ettiği Menderes ile beraber Fatin Rüştü Zorlu'yu ve Hasan Polatkan'ı idam ettiler maalesef.

Merhum Menderes döneminin yürekler yakıcı bir şekilde sona ermesinden hemen sonra millete hizmet için demokrasi nöbetini derhal devralan Süleyman Demirel, dava arkadaşlarıyla beraber kurdukları, Demokratlar'ın devamı olan Adalet Partisi ile, 1965'te yapılan ilk seçimde tek başına iktidara gelerek, Menderes'in yolunda geceli-gündüzlü çalışarak gerek maddi, gerek manevi alanda unutulmaz eserlere imza attı.

Gelin görün ki Demokrat siyasi kadroların millet için yaptıkları bu hayırlı icraatları hazmedemeyen karanlık mahfiller yine boş durmadılar. Silahlı kuvvetler, sudan bahanelerle, 1971'de verdikleri muhtırayla hükümeti istifa etmeye mecbur ettiler.

Bütün engellemelere rağmen yapılan seçimde tekrar iktidara gelen Adalet Partisi'ni, bu defa Demokratlar'ı siyaset sahnesinden tasfiye etmek için, silahlı kuvvetler içindeki demokrasiyi hazmedemeyen bir cunta ekibi, 12 Eylül 1980'de yaptıkları bir askeri darbe ile alaşağı etmekle kalmadı; Demirel'e ve bütün dava arkadaşlarına getirdikleri siyasi yasaklarla beraber, Yassıada'da tutuklayarak kurdukları uyduruk mahkemelerde çeşitli cezalara çarptırdılar.