Eren Aysan

Cumhuriyet

Kültürel dönüşüm

İkinci Dünya Savaşı'nda Avrupa'da hüküm süren faşist lobiden aldığı ilhamla İspanya'da Franco, muhalifleri "vatan haini" olarak damgaladı. İç savaştan hemen sonra sayıca fazla olan, hatta birbirleriyle de çelişen bu grupları dağıtmak amacıyla büyük cezaevleri yaptırdı. Özellikle savaş yıllarında yüz binden fazla muhalif ya öldürüldü ya da cezaevind

'Bu davet bizim!'

Kalbimize yerleşen sıkıntıyı -karabasan gibi- ömrümüz boyunca taşıyacağımız günlerin içinden geçiyoruz. Yılda kırk bin çocuğa istismarın resmi kayıtlara geçtiği, kadına, çocuğa ve hayvana yapılan şiddetin arttığı, canavarlaşmış bir güruhun canlılara sistematik nefretini haykırdığı bir zaman dilimindeyiz. Özgürlük alanının kısıtlandığı, gazetecileri

Metin Altıok İçin...

1992 yılı olmalı. O zamanlar Murat Karayalçın'ın belediye başkanı olduğu Ankara Büyükşehir Belediyesi, başkentin kültürel yaşamına büyük katkı sağlıyor, sanat adamlarıyla edebiyatseverler ve sanattan beslenen üniversite öğrencileri söyleşilerde buluşuyordu. Resme tutkun afacan bir lise öğrencisi olarak atölyeden çıkmış, babam Behçet Aysan ve Metin

Tarsus Şehir Tiyatrosu'nda yaşananlar...

"Bizim için yaratma diye bir şey yoktur. Biz hiçbir şey yaratamayız; görmekten başka bir şey yapamayız" diyor "Üç Silahşörler" romanında Aleksandre Dumas. Elbette kendini yalnızca tedavülden kalkmış şövalye olarak konumlandırabilecekler için geçerli bu eğlenceli söz! Bir sanatçı için en önemli beceri şüphesiz önce görmek sonra da yaratının herkesi

'Çok Kötü Bir Şey Oldu'

Sivas katliamının üstünden bir ay kadar sonra otuz bir yıl geçmiş olacak. Dante, "Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok acı çekenlerdir" der ya... Bizim hileli zarımız da geçen yıllar, adaletin boşlukta salınması nedeniyle sarılamayan yaralar. En önemlisi de derdimize merhem olacak bir arpa boyu yolun alınamaması. Yarın güzelim ülkenin başka bir ye

Eskişehir Şehir Tiyatrosu Ankara'da...

Ülkemizde Eskişehir Şehir Tiyatrosu denince bir kentin idari yönetim becerisini sanatın özgül ağırlığıyla buluşturan, bu sayede Eskişehir'in çehresini değiştiren, sanatın kitleselleşmesi için çırpınan Yılmaz Büyükerşen akla gelir. Onun sayesinde kurulan Şehir Tiyatrosu ve Senfoni Orkestrası çeyrek yüzyıla yakın zamandır seyircisiyle buluşuyor. Böyl

Ankara Devlet Konservatuvarı 88 yaşında...

Yıl 1930'du, nisan ayıydı. Bahar kapıdan başını henüz uzatmamıştı. Soğuk bir Ankara günüydü. İstanbul'dan turneye gelen Darülbedayi oyuncuları Türkocağı Sahnesi'nde Hamlet temsilindeydi. Atatürk kendi locasından izleyiciler arasındaydı. Temsilin sonunda oyuncuları huzuruna kabul etti. Tek tek kutladı. Turnenin son gecesi Muhsin Ertuğrul arkadaşları

Gelip geçenler...

Sezgin Kaymaz'ın "Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir" romanında, yepyeni bir mahalleye taşınan Musa'nın ilkin yaşadığı evde karşılaştığı sıradışı olaylara tanık oluruz. Oturduğu eve daha önce kendisi gibi bekâr kiracılar taşınmıştır. Ama hiçbiri değil o evde, o semtte bile barınamamıştır. Kendisini kimseye göstermeyen ruh, cin, peri, ne adını ve

Çocuk işçiler...

Sabahattin Ali'nin aklımda ellenmeden duran bir öyküsü vardır: "Ayran" Küçük Hasan, her yıl memeleri biraz daha kuruyan yaşlı keçisinden sağdığı sütle yoğurt yapar, yoğurtla da ayran. Onun küçücük dünyası, istasyonda ayran satmak ve aç kardeşlerini doyurmaktan ibarettir. Sıcak yaz günlerinde bol bol ayran satar Hasan. Kışın kara ayazında herkes yüz

Gezi notları

Bir zamanlar gezi yazılarını büyük bir iştahla takip ederdik. Şimdilerde YouTuber'lar görsel platformlarda kentleri dolaşıyor, sokakları arşınlayarak bilgi veriyor, tarihi mekânlardan sunum yapıyor. Bu sayede onları binlerce insanın takip etmesi için bir zemin oluşturuyor; hatta sayısız izlenmeden yola çıkarak para kazanıyorlar. Gezi yazılarının pa