Burak Tekiner

Milli Gazete

Bir şehirden gidememek

İnsanlar gibi şehirlerin de ruhu vardır. Onlar da tıpkı bizim gibi doğar, büyür, yaşar ve ölür. Edip Cansever'in de dediği gibi: ''İnsan yaşadığı yere benzer / O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer.'' İşte bu yüzden biz şehirlerde yaşamayız aslında, şehirler bizim içimizde yaşar. Yaşadıkça da değerini orada bulur. Gün geçtikçe bizden ona, ondan

Ömer Faruk dönmez bize ne söyler

Ömer Faruk Dönmez kitaplarına aşina olanlar bilirler ki, bütün kitaplarında anlattığı, sancısını çektiği yegâne konu modernizmdir. Sokakların modern çağa teslim olmuş insanlarla dolu olduğunu ve modernizmin kafesinde hapsolduğumuzu anlatır ısrarla. Ne tarafa gitsek hür olmadığımızdan dem vurur. Derdi ise bu kafesten çıkabilmektir. Aradığı bir çıkı

Mecruh gönüllere şifa niyetine

Bir muharririn Osmanlı Türkçesi lisanı ile eslâfımızın âsârı mübarekelerinden yaptığı iktibaslarla tezyin edilmiş, lisanı anlayanlara sıcak bir tebessüm, anlamayanlara lügate bakma zahmeti veren bir makale kaleme aldığını tahayyül edin. Üstelik bu makalenin mevzuu Osmanlı Türkçesi lisanının ehemmiyeti olmasına rağmen, bunu Latin harfleriyle izah e

Bize yüzde sıfır nokta beş derler

Bir ikindi üzeri… Yağmur sicim gibi tüm şiddetiyle gökyüzünden yeryüzüne selam duruyor, toprağın susuzluktan kurumuş çatlak dudağı adeta bayram ediyordu. Ali Abi bu muazzam atmosferi sıcak bir çay eşliğinde temaşa ediyordu. Masanın etrafında ise bıyıkları yeni yeni terleyen gençler… Gözleri adeta bir radarı andırıyor. Devletler kuruluyor, devletler

İçinde Amerika olmayan bir cümle

Bir şiir ateşle Bazı şiirler vardır… Her mısrası ile yüreğimizden tutar. Şairini tanıma bahtiyarlığına kavuşmuşsunuzdur lâkin o, çok erken göçmüştür bu diyardan. Siz erken dersiniz fakat o "En son ölüm gelir/yine de erken deriz" diyerek hoş bir sadâ bırakmıştır gönüllerde. Mevlana İdris'e rahmet o güzel mısralarına özlem ve hasretle: "İçinde yala

Biz gemiye hâla inanıyoruz!

Bir Şiir Ateşle Denizin öfkeli olduğu anlar vardır. Yüksek sesle şarkı söyler gibi. Dalgalar da korkutucudur böylesi zamanlarda. Aynı dalgalar adeta Nuri Pakdil'in o cümlesini haykırır: ''ihtiyacımız olan şey; esaslı ve soylu bir öfkedir!'' Dalganın tam kırılma anında, gecenin zifiri karanlığına bir darbe iner ansızın. Eğer fenerini yakan bir ge

Alışmak ölümüne karşı: Gazze Özgürlük Filosu

Alışmak Ölümüne Karşı… Rahmetli Asım Gültekin ağabeyin kitabının adıydı. ''Ne yapın edin, alışmayın… Yaptığınız her işi şuurunda ve idraki ile yapın. Hiçbir şeye ama hiçbir şeye alışmayın. Namaza, kitap okumaya bile…'' derdi Asım ağabey… Biz ise sen gittikten sonra o kadar çok alıştık ki… Öfkelenmemeye, zalime zalim diyememeye, parçalanmış çocuk ce

Ya rahmet ya incirlik

Bir şiir ateşleYa rahmet ya İncirlik… Bir Raşit Ulaş şiirinin başlığı. Hassasiyet sahibi bir kalem, yaramızı deşen mısralar… Şairin sırtını dayadığı en muhkem kale; geleneğimiz. "hassan bin sabit'in dilinde bir kılıç /benim sırtımda kocaltan bir yük" Bu yükü "Ömer'lerin Gidişleri Üzerine" şiirinde daha iyi görüyoruz: "vapurda otobüste trende ve cüm

Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna

Ekip dikmemiz gereken ovaların eşiğine kurulan evler ışıklarını yakmıştı yola çıktığımda. Başımı cama yaslayıp hülyalara daldığımda artık alelade gelen yolculuklarım bir film şeridi gibi gelip geçti gözümün önünden. Bu kaçıncı yolculuktu bilmiyorum. Her bir yolculuktan önce yola düşmek için sebepler ararsınız. Kimisi yolculukla kendini aradığına in

Nihada bizi kim öldürdü

Nihat Genç'in vefatı üzerine kutsal topraklar diye bahsettiği Bosna üzerine yazdığı o müthiş yazı dizisini hatırlatmak istedim. Nihat Genç: Keskin bır bıçak gibi sert bir üslup. Üstelik bıçağın iki tarafı da kesiyor. Zarifoğlu'nun tabiriyle ifade edecek olursak: Fil yüreği gibi bir yürek... Anlaşamadığımız, belki de hiç anlaşamayacağımız bir adamla