Alışmak Ölümüne Karşı… Rahmetli Asım Gültekin ağabeyin kitabının adıydı. ''Ne yapın edin, alışmayın… Yaptığınız her işi şuurunda ve idraki ile yapın. Hiçbir şeye ama hiçbir şeye alışmayın. Namaza, kitap okumaya bile…'' derdi Asım ağabey…
Biz ise sen gittikten sonra o kadar çok alıştık ki… Öfkelenmemeye, zalime zalim diyememeye, parçalanmış çocuk cesetleri izlemeye bile alıştık Asım ağabey… İyi ki görmedin bu günleri.
En çok basın açıklamalarına alıştık ağabey… Öfkemizi meydanlara taşıdık. Dişimizi ve yumruğumuzu sıktık. Okkalı cümleler kurduk. Yetkililere taleplerimizi ilettik. Ama alıştık ağabey…
Meydanlarda dua seansları yapmaya alıştık ağabey… Dua seansları diyorum çünkü Allah'ın bizden istediği her ne varsa biz Allah'tan geri istedik. Hem de utanmadan ve sıkılmadan… Rabbimiz, ''Ey inananlar Allah'ın ipine her beraber topluca sarılın'' dedi. Bizler tekrar tekrar, ''Ya Rabbi bizi bir ve beraber eyle'' diye dua ettik. Allah inanlar kardeştir, müminler birbirinin yardımcılarıdır, iyilikte ve takvada yardımlaşın dedi. Bizler ya rabbi kardeşlerimize yardım et dedik. Ama alıştık ağabey…
Oturma eylemlerine bile alıştık ağabey… Hep yaptığımız gibi oturduk uzun uzun. Ayağa kalkmanın asaletini, yürümenin şerefini unutarak oturduk.
Taziye çadırlarına alıştık ağabey… Onlar İsmail Heniyye'mizi şehit etti, biz taziye çadırı kurduk. Onlar Yahya Sinvar'ımızı şehit etti, biz kınadık. Onlar Muhammed Dayf'ımızı şehit etti, biz ağladık. Onlar ufacık bedenleri yaraladı, biz yardım malzemesi göndermek için sınır kapılarında izin bekledik.
Meydanlara ve protesto gösterilerine alıştık ağabey… Sen Mescid-i Aksa'nın avlusunda şiirler okumuştun, bizlerde kendi bulunduğumuz muhitteki meydanlardan savurduk şiirlerimizi. Ezgiler ve marşlar söyledik. İnsan zincirleri kurduk, kermesler yaptık, karpuz dağıttık. Yardım faaliyetlerine giriştik yine de kardeşlerimizin tok olarak ölmesini bile sağlayamadık ağabey… Onlar Gazze'de bizler burada alışa alışa öldük.
Mitinglere alıştık ağabey… İktidarı da muhalefeti de milyonluk mitingler yaptık. Sorumlusu da mitingler yaptı sorumsuzu da… Galata Köprüsü'nde yüz binler toplandı. Milletvekilleri de, sivili de, sosyal medya fenomeni de toplandı. Toplanmakla kalmadılar, en önde yürüdüler. Herkes çapı neyi gerektiriyorsa ne yapabiliyorsa onu yapmaya gayret etti. Belki Allah rızası için, belki kitlelerin gazını almak için. Niyet ölçmek, samimiyet ölçmek bizim işimiz değil. Kalplerdekini Rabbimiz bilir. Ama kalplerimiz kurudu ağabey…
Şairin, "Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek" sorusu hiç bu kadar canımızı acıtmamıştı ağabey… Bir ceset gibi yürürken sokaklarda şimdi bir gemi filosu ile yola düşeceğiz… Rabbimize anlatacağımız en güzel hikâyemizi yazmak üzere yollara düşüyoruz bu kez. Çağlayan mitinginde Erbakan Hoca'mıza verdiğimiz sözleri hatırlayarak… Üzerimize yüreğimizden başka muska takmadan… Sloganlarımızın içini doldurarak… Mescid-i Aksa'mızın mahzunluğunu gidermek üzere, hâlâ boykot edemeyenlerin mahcubiyetini de omuzlayarak… Hâlâ acziyetlerini, ihanetlerini reel politikle izah edenlere aldırmadan… Sakallarımızı ıslatan, göz kapaklarımızın direnemediği gözyaşlarımızla, acziyetimizle ama unuttuğumuz izzetimiz ile geliyoruz. "Bizler karada gemiler yapmaya devam edeceğiz, lakin inanacağız ki; Allah denizi ayağımıza getirecektir" diyen beyaz takım elbiseli liderimizin bu sözünü ete kemiğe büründürerek geliyoruz… Rabbimiz tarafından ahiret günü hesaba çekilince; ey kulum Gazzeli çocukların cesetleri bir bir parçalanırken, kendi iki kız çocuğuna nasıl sarılabildin sorusuna muhatap olunca, ''Ya Rabbi bir imkân oluştu, Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın talebeleri karada birçok gemi yaptı, bende o imkânı göz önünde bulundurarak, Gazzeli çocuklar için basın açıklamasından, şuurlandırma faaliyetlerinden, boykottan, yürüyüşlerden çok daha fazlasını yaptım'' diyebilmek için... Geliyoruz.