Oryantalistler ve iki tür düşünme biçimi

"Oryantalizm" eseriyle bilinen Edward Said, oryantalizmi kapsamlı bir şekilde şöyle tarif eder: XVIII. yüzyıl sonlarını kabaca belirlenmiş bir başlangıç noktası kabul edersek, oryantalizm Şark (Doğu) ile uğraşan toplu müessesedir; yani Şark hakkında hükümlerde bulunur, Şark hakkındaki kanaatleri onayından geçirir, Şark'ı tasvir eder, tedris eder, iskân eder, yönetir. Kısacası Doğu'ya hâkim olmak, onu yeniden kurmak ve onun âmiri olmak için Batı'nın bulduğu bir yoldur.Önce birkaç tespit:İslam'ın çıkışıyla birlikte başlayan ve Müslümanların Endülüs Emevî Devleti'ni kurmaları neticesinde hızla yükselen İslam İmparatorluğu'nun fethedilen coğrafyalardaki dini ve kültürel etkinliği, Hristiyanlar için artık bir tehdittir zira fethedilen toprakların büyük çoğunluğu Hristiyan topraklarıdır. Takiben Orta Çağ'da Hıristiyan Avrupalılar, Kudüs gibi kutsal yerleri Müslüman ülkelerin elinden alır ve Müslümanların yaşadıkları bölgelere uzun yıllar sürecek Haçlı seferleri düzenler. On birinci yüzyılda başlatılan bu seferler, on üçüncü yüzyıla kadar sürecektir:"Orta çağ zihniyeti bu seferleri kutsal bir amaç için Tanrı'nın inayetiyle, Tanrı'nın yeryüzündeki vekili Kutsal Papalık kanalıyla girişilen kutsal bir savaş olarak görmekteydi. Bu anlayış bütün çağa hâkim olan tarihin akışına Tanrı'nın müdahale etmesini kolaylaştıran "Tanrı'nın inayeti" görüşünün bir yansımasıdır. Bunun karşıtı bir anlayış Rönesans döneminde 18.yy'da ortaya çıkmıştır. Bu iki dönemin rasyonalist filozofları, bu hareketi, tipik Orta çağ fanatizminin bir ürünü ve Orta Çağ zihniyetinin bağnazlığı olarak görmektedir." (İki Dünyanın Karşılaşması: Müslüman ve Latin Batı Dünyası Arasında Haçlı Seferleri Dönemindeki İlişkiler, Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün)Siyaset tarihçileri Haçlı Seferleri'ni göç dalgasıyla ilişkilendirirler; ekonomi tarihçileri ise konuyu Orta Çağ emperyalizmi zemininde ele alırlar. Temele alınan görüş "kutsal toprakların" Müslümanların elinden kurtarılmasıdır ancak Edward Gibbon'un ifadesiyle hırsızından katiline pek çok insan hiç bilmedikleri topraklara taşınmıştır. Demem o ki, çok bileşenli bu konuyu sadece dinler ekseninde ele almak eksik olur.İSLAM'I BİLGELİK OLARAK GÖREN BATILI DÜŞÜNÜRLERBirbirlerinin devamı olan dinler, ne yazık ki, birbirlerinin düşmanları olarak zihinlere nakşedilmiş ve Orta Çağ metinleri bu anlayış içinde şekillenmiştir. Oryantalizm, sadece Müslümanlar üzerinden düşünülmemelidir; Batı dışı bütün toplumları hedef alan, sömürge dönemlerininkolonyalizmin eşlik ettiği, ta ki bugün yaşanılan Paris olaylarını da içine alan algının oluşumudur.Diğer taraftan İslam araştırmalarına büyük katkılar sağlamış oryantalist düşünürlere değinmeden geçmek haksızlık olur. 19.yy oryantalistlerinden İslam karşıtı tutumun bir yanlışlıktan kaynaklandığını oysa İslam'ın bir bilgelik biçimi olduğunu dile getiren düşünürler vardır. Örneğin İslam edebiyatı ve İslam tasavvufu konularında eserler veren Reynold A. Nicholson, Hz. Mevlana'nın eseri Mesnevi'nin tamamını İngilizceye çeviren ilk kişidir. Onun sayesinde Mesnevi araştırmaları yaygınlaşır. Nicholson, Tasavvuf ve İslam'a dair Arapça, Farsça, Osmanlıca önemli eserleri İngilizceye çevirmiştir.Bir başka isim İskoç oryantalist Montgomery Watt'tır. Batı'nın İslam'a karşı önyargısına karşı çıkar. İslâm'ın başlangıcındaki Mekke, Medine ve Hz. Muhammed'in peygamberliğini analiz eden eserler