Allahaısmarladık...

Telefonum çaldı... Arayan Saygı Abiydi, yazılarıma son verildiğini söyledi. İçim yandı. Bir yazara yazılarınıza son verdik cümlesi çok ağır bir cümleymiş meğer. Nedenini sordum, "bilmiyorum" dedi. Genel Yayın Yönetmenimiz Metin Beyefendiyi aradım ve aynı soruyu sordum. "Sebep Genel Başkan yardımcılığınız hem orada hem burada olmuyor" diye cevap verdi.

Oysa ben altı yıldır kurucusu olduğum İYİ Parti'deydim. Bu süreç içerisinde GİK Üyeliğim, Genel Başkan baş danışmanlığım, vekillik adaylığım söz konusu oldu. Ve malumunuz hep buradaydım ve yazdım. Yazılarıma ise partililiğimi hiçbir şekilde yansıtmadım. Zira etik değildi benim için... Seçim sonrası gerçekleşen Parti İçi Eğitim Başkanlığımı da muhtemeldir pek çok okuyucum bu yazıyı okuduklarında öğrenecekler.

Diğer taraftan gazete köşe yazarlarının büyük çoğunluğunun hangi partiyi desteklediğini yazılarından anlamanız mümkün. Herhangi bir partiye üye olsalar da olmasalar da duruşlarını çok net ortaya koyarlar. Eleştirmek için söylemiyorum, hangi gazetecinin hangi siyasi görüşte olduğunu kamuoyu bilir. Oysa ben hiçbir köşe yazımda İYİ Parti'nin adını dahi geçirmedim. Her daim etik, estetik, dini ve ahlaki değerler üzerinden kalemimi yürüttüm. Bu konudaki hassasiyetimi bilmeyen yoktur; günlük politik dilden uzak dururum ve siyaseti ahlak zemininde değerlendiririm. Çünkü bana göre siyaset ahlaktır.

Çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun ve ahlaksızlığın zirve yaptığı bu dönemde kalemim bunları haykırmaya çalıştı. Konuşma yaptığım farklı muhitlerde bu açıdan değerlendirildiğimi ve takdir gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim.