Müslüman karakteri diye bir şey var mı (2)

Nefsin emredici gücünü iyiliğe motive etmek kolay değildir. Hele Kur'an'ın ifadesiyle, nefsi, Tanrı'nın rızasına uygun hale getirmek (Fecr28) yüksek bir azmi taşımakla mümkün olur. İslam düşüncesindeki nefs kavramının mertebelerini (ayrı bir yazı konusu), kişilik oluşumunun merhaleleri olarak düşünmek yanlış olmaz. Daha çok tasavvufi öğretiler tarafından işlenmiş bu kavramlar, insanın kendisiyle, ötekiyle, varlıkla ve Tanrıyla kurulacak ilişkilerin parametrelerini verir. Bu parametrelerin argümantasyonu kişinin dönemiyle doğru orantılı bir şekilde yapıldığında ancak mesaj muhatabını kucaklayacaktır. Zira insanın nasıl yaşadığından ziyade nasıl yaşamak isteği veya nasıl yaşaması gerektiği, koşulları biçimlendirmede en büyük motivasyondur. Kurumsallaşma bu motivasyonun celladıdır. Amerikalı Marksist filozof Howard Selsam'ın sorduğu şu soruyu, her Müslüman mütefekkir, kendi düşünce geleneğimiz üzerinden sorma cesareti gösterebilmelidir: "13.yy Avrupa'sındaki Thomas Aguinas'ın ülkülerine ne demeli Bunlar Tanrısal ahlak yasasının sonsuz bir örneği ile mi uyuşuyordu, yoksa kilisenin egemenliğindeki, hiyerarşik bir feodal toplumun çıkarlarının ifadesi miydi Ve günümüzde Helvetius ve Jeremy Bentham'dan John Dewey ve Karl Popper'e dek giden yararcı-pragmatik açık toplum, serbest girişim ahlakını nasıl değerlendireceğiz Bu ahlak Marx ve Engels'in ve onların bugünkü ardıllarının ahlakının aşağısında mıdır yoksa ona üstün müdür" (Selsam, Etik)İyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin yargıları, günlük yaşamdan ve insanlık sorunlarından bağımsız tartışılamaz. İnsanlığın gelişimi ve daha iyiye ulaşabilmesi, kurumsal olan ile çağın gerektirdiği şartların gerginliğinden doğacak yenilenme isteğiyle ortaya çıkar. Aksini savunmak eşyanın tabiatına aykırıdır. İnsan, hayat yolculuğunda adım adım ilerlerken; elde ettiği her bilgi, her deneyim, bilim ve teknolojideki her gelişme kendine bakışını, eşyaya bakışını, varlığa bakışını, tarihe bakışını, geleceğe bakışını belirlediği gibi Tanrı tasavvurunu da belirler. Şahsiyet oluşumu tam da bu yolculukta ve bu ilişkiler yumağında ortaya çıkar.KİŞİLİK-DEĞER ÇATIŞMASIİnsanın kendiyle kuracağı doğru ilişki diğer ilişkilerin de belirleyicisidir. Kendine dürüst olma ilkesi, şahsiyet oluşturmanın birincil kuralıdır. Şahsiyet (personality) oluşmamışsa bir karakterden bahsedilemez. Bireyin şahsiyeti olduğu gibi toplumların da şahsiyeti vardır. İki yazıdır gelmek istediğim yer tam da burasıdır. Müslüman kişilik veya Müslüman toplum, bir karakter sorunuyla ve hatta bir karakter bölünmesiyle karşı karşıyadır. Şairin dediği gibi, "bir yanım diğer yanıma düşman." Yarısı geçmişte yarısı burada. Özüyle sözü, davranışlarıyla iddiaları birbirini yalanlar durumda. Bunu sadece dini topluluklar üzerinden değil, farklı ideolojilerin