İtalyanların Libya'da yaptıkları zulümler

DEĞERLİ KARDEŞLERİM: Üzüntü ile içimiz sızlayarak TV'lerden Libya'da ve Fas'ta Müslüman kardeşlerimizin yaşadıkları deprem ve sel felaketlerini takip ediyoruz. Her iki ülkede binlerce insan enkaz, ya da çamurlar altında can verdi. Henüz ne kadar ölen veya yaralanan olduğu kesin belli değil. Çok büyük bir yıkım. Çok büyük acı. Çok büyük bir felaket Ölenlere Cenab-ı Hak rahmet eylesin hastalara da inşallah acil şifalar Hayatta kalanlar, özellikle yaralılar gerçekten çok zor durumda. Ev yok. Su yok. İlaç yok. Hepsinin mutlak olarak yardımlara ihtiyaçları vardır. Bu büyük felaketin acılarının neler olduğunu kısa bir süre önce ülkemizde yaşadığımız deprem felaketi ile en iyi bilen ülkelerden birisi hiç şüphesiz Türkiye'dir. (Allah bir daha yaşatmasın.) Onun için deprem ve sel felaketleri sabahı her iki ülkeye Türkiye elinden gelen bütün yardım ekiplerini ve yardımları göndermiş, göndermeye devam etmektedir.

Hayranı olduğumuz tüm sömürgeci batılı ülkeler bir kere daha sınıfta kaldılar. Fas'ta ve Libya'da olan bu doğal afetler herhangi bir Hristiyan batılı bir ülkede olsaydı; Batılı ülkeler yine böyle kayıtsız mı kalırlardı Elbette ki hayır Batılılar: hepsi ikiyüzlüdür. Demokrat olmaları, insan hakları savunucusu kesilmeleri hepsi birer kandırmacadan ibarettir. Onlar için insan canı önemli değildir. Hele, hele Müslüman olurlarsa. Kan emen, köle pazarları kuran, insanlar köle pazarlarında satan, binlerce insanın canına bir anda kıymaktan, eziyet ekmekten hiç üzülmeyen vicdanları sızlamayan tüm batılı ülkelerin tek bir dertleri ve hedef gayeleri vardır: Özellikle İslam ülkelerindeki, yer altı ve yer üstü servetlerini sömürmek. Para kazanmak. Olan altın, gümüş, petrol ve diğer mücevherleri daha doğrusu servetleri ele geçirerek ülkelerine götürmek.

Bunlara ulaşmak için sözde medeni, insan hakları savunucusu (!) batılılara her yol serbesttir.

Dün Cezayir'de yüz binlerce insanı kimler şehit etti Kimyevi silah var diye Irak'ı yerle bir edenlerin maksatları ne idi Neden on milyonlarca Suriyeli bugün kendi doğup büyüdükleri ülkelerini terk etme mecburiyetinde kaldılar Yıllarca Afganistan'daki zulüm ne için idi Şu an Pakistan neden karıştırılmak isteniyor Neden kısa zaman aralıkları içinde Afrika ülkelerinde askeri darbeler yaptırırlar Bu darbelerin arkasında hangi batılı devletler var, neden. Arakan'da, Somali'de, Eritre'de ve daha birçok az gelişmiş Müslüman Afrika ülkelerinde neden insanlar yurtlarından kovulur, sürülür, öldürülür

Bugün sözde dost (!) gibi gözüktükleri Yahudileri geçmişte ülkelerinden kovan, kılıçlardan geçiren, fırınlarda yakanlar bugünkü medeni (!) Avrupalılar değil miydi (Bütün dünya Yahudileri kovarken ecdadımız Sultan Beyazıd onlara kucak açmış, yer, yurt vermiş ve ülkemizde iskân ettirmişti. Unutmayalım! Ülkemizde: Yıllardan beri mücadele ettiğimiz terör belasını Türkiye'nin başına kimler bela ettiler Halen kimler destekliyor Bu teröristler bazı ordularda olmayan silahları nerelerden, hem de parasız olarak temin ediyorlar Suriye'de bir Fransız Beton firması niçin teröristlere binlerce metre küplük betonu bedava verdi Esasında olmayan Deaş denen terör örgütünü kimler kurdurdu ve kimler destekliyor Araştırdığımız zaman hepsini altından vahşi batılılar çıkar.

Hani Akif'in: "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" misali. Dün Libya'yı ele geçirmek için koşan İtalyanlar; Libya'ya çok yakın bir ülke olmalarına rağmen sel felaketine neden yardıma koşmadılar Demokrasi, insan hakları diyen batılılar neden yardım için gereği gibi Fas'ta yoklar. Libya'da yoklar..

Farz edelim ki: Fas'ta veya Libya'da dünyada hiçbir ülkede olmayan çok büyük bir altın veya cevher yatakları keşfedilmiş olsaydı batılılar yine böyle ilgisiz mi kalırlardı Yoksa çeşitli misyonerler veya şirketler vasıtasıyla hemen oralara koşar pay almaya mı çalışırlardı Büyük felaket yaşan Libya'ya dünkü İtalyanlar nasıl davranmıştı Birlikte okuyalım.

İtalya'nın Libya İşgali

"Libya'nın İtalyan kolonizasyonu 1911'de başladı ve 1943'e kadar sürdü. Daha önce uzun seneler Osmanlı mülkü olan ülke, İtalyan-Türk Savaşı'ndan sonra 1911'de İtalya tarafından işgal edildi ve bu da bölgede İtalyan Tripolitania ve İtalyan Sirenayka adında iki koloninin kurulmasıyla sonuçlandı.

1934'te bu iki koloni, İtalyan Libya sömürgesi olarak adlandırılan tek kolonide birleştirildi. 1937'de bu koloni dört eyalete bölündü ve 1939'da kıyı eyaletleri ve büyükşehir İtalya'nın bir parçası oldu. Sömürgeleştirme, 1943'te Libya'nın müttefik kuvvetler tarafından işgaline kadar sürdü, ancak bu süreç 1947 Paris Barış Antlaşması'na kadar İtalya'nın Libya üzerindeki tüm iddialarından resmen vazgeçmesiyle sona erdi.

Libya'da İtalyan vahşeti

İtalya, çatışma sırasında, yasadışı kimyasal silahların kullanımı, savaş esirlerini almayı reddetme ve teslim olan savaşçıları infaz etmek yerine olaylar ve sivillerin toplu infazı da dahil olmak üzere büyüksavaş suçlarıişledi. İtalyan makamları, Sirenayka nüfusunun neredeyse yarısı olan 100 bin Bedevi Sirenaykalıyı yerleşimlerinden zorla çıkararak etnik temizlik yaptılar. İtalyan silahlı kuvvetleri tarafından sivillere karşı işlenen diğer savaş suçları arasında; sivilleri kasten bombalamak, silahsız çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürmek, kadınlara tecavüz etmek ve bağırsaklarını çıkarmak, mahkumları uçaktan atmak ve diğerlerini tanklarla ezmek yer alıyor.

1930'dan itibaren bazı bölgelerde sivillerin günlük infazları ve aşiret köylerinin hardal gazı bombalarıyla bombalanması kayda geçti. İtalyan işgali, hayvanları öldürerek, onlara el koyarak ya da pastoral topraklarından toplama kamplarının yakınındaki yaşanamaz topraklara sürerek çiftlik hayvanlarının sayısını da azalttı. 1926'da 810 bin olan koyun sayısı 1933'te 98 bine, keçi sayısı 70 binden 25 bine ve deve sayısı 75 binden 2 bine düştü. 1930'dan 1931'e kadar, 12 bin Sirenaykalı idam edildi ve Kuzey Sirenayka'nın tüm göçebe halkları bölgeden zorla çıkarılarak Sirenayka ovalarındaki devasa toplama kamplarına yerleştirildiler. Faşist rejimin propagandası, kampların hijyenik ve verimli bir şekilde işletilen modern uygarlığın vahaları olduğunu ilan etti ancak gerçekte kamplarda develeri ve diğerleriyle birlikte ortalama 20 bin mahkûm bulunduğundan kampların sağlık koşulları kötüydü. Kamplarda bir kilometrekarelik bir alanda kalabalık hayvanlarla birlikte yalnızca ilkel tıbbi hizmetler veriliyordu. Tahminen 33 bin tutuklunun bulunduğu Soluch ve Sisi Ahmed el Magrun toplama kamplarında, sadece bir doktor vardı. Kamplarda insanlar zorla çalıştırıldığı ve yetersiz gıda erzaklarıyla fiziksel olarak zayıfladığı için tifüs ve diğer hastalıklar hızla yayıldı. Eylül 1933'te kamplar kapandığında, toplam 100 bin tutuklunun 40 bini kamplarda salgından ölmüştü." (Alıntı internet: DR. Halim Gencoğlu)