Yusuf'un kuyusu, İsa'nın nefesi

Kafiye yapmak gibi olacak ama olsun.Kimi sayıklar durur kimi de ayıklar... Sayıklayanlar bir hayalden ötekine taşınır; aşınır da aşınır. Ayıklayanlar hakikatle göz göze gelir, el sıkışır. Ne zamandır "ayıklamayı" unutunca, aklıma bunlar geldi. Her şey karıştı be abi! Hani biz hayatı bir yudum su gibi içecektik! Karşılıklı oturup taze çaylar eşliğinde her şeyi usulünce konuşacaktık! Okuduklarımızametne sadık kalacaktık! Eğdik, büğdük, döküldük, söküldük, eğildik, büküldük... Oldu mu şimdi bu! Yalıları almayan adamın Sözler'ini oku; halıya teslim ol, ha! Kıtır kıtır sonsuz ümidini çıtır çıtır bir simite tahvil et! Sonra kimseler beni merak etmiyor bile deme; çek git bildiğince! Git abi git git de bu hakikatin üzerine fütursuzca saldığın ağılı perdeler ne olacak Ben çok yaralıyım be abi! Üzgünüm. Hüzünlüyüm. Sokaklar bana göre değil... Bana göre değil sokakları yağmalayan vitrinler, olmayası, kalkası, insanlığımızı unutturmak için yarışa girmiş iki dünyamızı karartan, lime limeleyen bilboardlar... Arkadaşlarım şu şimdi açan erik dalları... Sonra erguvanlar, leylaklar, ötekiler... Çiçeklerle tatlı bir sohbete koyulmuş arıların masumiyeti, vızıltısı... Daldan dala kuşlar... Akın akın bulutlar... Çok yorgunum be abi... Merhamet diye bir şey vardı. Bir şey vardı; adı sohbetti, sevgiydi, cömertlikti, mertlikti, yalansızlıktı, tek yüzlülüktü,