Padişahlar ve sarayları

Âdem babamız ile Havva validemizin yeryüzüne indirilmesinden bu yana kaç bin yahut kaç milyon yıl geçti bilmiyoruz. Lakin şunu biliyoruz ki bu topraklarda nice sultanlar, nice padişahlar hüküm sürdüler ve nice saraylar, köşkler yaptırdılar. Heyhat ki ne o cihana sığmayan hükümdarlardan eser var, ne de kâşanelerinden Padişahlar türap olmuş, sarayları yıkılıp harap olmuş. Fuzûlî (ö.1556) ne güzel ifade etmiş: "Dehr içinde bir yıkık dîvar görsen öyle bilBir Süleyman mülküdür kim çarh viran eylemiş." (Bu dünyada yıkık bir duvar görsen, orada Hazret-i Süleyman'ın mülklerinden, saraylarından biri varmış da, felek günün birinde onu da yıkıp bu hale getirmiş diye düşün ve o yıkık duvarda faniliğin sırrını oku.) Bkz. İ. Hilmi Soykut, Unutulmaz Mısralar, İst. 1968, s. 179 Sultan Süleyman Atalarımız "Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı" sözünü boşuna söylememişler. Hem hükümdar, hem de Peygamber olan Sultan Süleyman kuşların dilini bilirmiş ve bütün canlılar onun emrine âmâde imiş. Rüzgâr, Süleyman'ın tahtını gökyüzünde uçaklar misali gezdirirmiş. Bu kadar güce, debdebe ve hikmete sahip olmasına rağmen ondan geriye ne kaldı "Seyr etti hevâ üzre denir taht-ı SüleymanOl saltanatın yeller eser şimdi yerinde." (Ziya Paşa) Şaşaalı hayat süren sadece Sultan Süleyman değil elbette. İskender, Dârâ, Cem, Şeddad, Rüstem, Feridun gibi daha nice şöhreti dünyayı tutan hükümdar gelip geçti bu fani dünyadan. Lakin onlara ait bir mezar taşı bile yok ortada. İbret gözüyle bakarak ancak onların akıbetlerinden ders çıkarabiliyoruz: "Var fenâ deştin temâşâ et açıp ibret gözünNice İskender türâb olmuş nice Dârâ yatır." (Rahmî, ö. 1751) İskender Kaynaklarda verilen bilgilere göre iki İskender vardır. Bunlardan biri Kur'an'da ismi zikredilen İskender'dir ki "İskender-i Zülkarneyn" olarak anılır. Diğeri ise Makedonyalı Filip'in oğlu İskender'dir. Edebiyatımızda daha çok "İskender-i Zülkarneyn" söz konusu edilir ve cihangirliği ile ele alınır: "Cihangirlik iddiasındaydı Sultan SkenderEmrine âmâde idi bütün avret ü er." Cem Şarabın mucidi olarak bilinen hükümdar Cem, Doğu edebiyatında zevk ve