Haram para ile sevap kazanılır mı

16. yüzyıl Divan şairlerimizden Behiştî (ö.1571) bir beytinde şöyle der: "Hayr eden mâl-ı harâm ile bulur sanma sevabKim metâ alamaz ol kes ki ola akçesi kem." Şair bugünkü dille diyor ki: "Kem akçe (geçmez para) ile nasıl alışveriş yapılmazsa haram kazançla hayır hasenatta bulunan kimse de sevap kazanamaz." Beyitteki hüküm elbette geneldir ve herkesi kapsar. Lakin şiirin yazıldığı dönemi (16. asır) dikkate alarak burada özellikle yöneticilere telmihte bulunulduğunu söylemek mümkün. Nitekim aynı asır şairlerinden Fuzûlî (ö.1556) bir kıtasında konuyu daha açık bir şekilde dile getirmektedir. Önce bu kıtayı verelim sonra beyit beyit yorumunu yapmaya çalışalım: "Zulm ile akçeler alıp zâlimEyler in'âm halka minnet ileBilmez anı ki ettiği zulmeGörecekdir cezâ mezellet ileMüddeâsı bu kim rızâ-yı İlâhAna hâsıl olur bu âdet ileCenneti almak olmaz akçe ileGirmek olmaz behişte rüşvet ile" (Fuzûlî Divanı, İst. 1958, s. 493) Fuzûlî'nin söylediklerini doğru anlayabilmek için o dönemin içtimâî hayatını, bilhassa vergi sistemini iyi bilmek gerekir. Her devirde hükümetleri ayakta tutan vergilerdir. Osmanlı devletinde de hükümet "resim" adı altında yani resm-i çift, resm-i ganem, resm-i ağıl gibi tabirlerle arazı vergisi, koyun vergisi, tereke vergisi (resm-i kısmet), tapu vergisi, evlenme vergisi (resm-i arus), değirmen vergisi vb. birçok alandan vergi toplardı. O günkü şartlarda vergi toplayan memurlar gerekli ölçüde denetlenemediğinden vergi toplama işi çoğu zaman halk için bir zulüm haline dönüşür, rüşvet ve yolsuzluk insanları canından bezdirirdi. Fuzûlî: "Zulm ile akçeler alıp zâlimEyler in'âm halka minnet ile" derken zorbalıkla paralar (vergi) toplayıp sonra toplanan bu vergilerin belki binde birini, başına kakarak "zehir zıkkım olsun, nankörler" diyerek halka dağıtan zalim yöneticilerden bahsetmektedir. Fuzûlî 2. beyitte: "Bilmez anı ki ettiği zulmeGörecekdir cezâ mezellet ile" ifadeleriyle de zalim yöneticilerin bu zulümleri sebebiyle bir gün hor ve hakir düşerek cezalarını çekeceklerini söylüyor. Nâbî'nin (ö.1712) de buna benzer bir beyti vardı hatırlarsanız: "Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâhBî-aded mağrûr-ı sadr-ı itibârın görmüşüz." (Biz itibar makamında nice gururla oturanları görmüşüz ki bir gün kapı dibinde elini bağlayıp duran bir uşak derekesine düşmüşlerdir.) Fuzûlî'ye dönersek: "Müddeâsı bu kim rızâ-yı İlâhAna hâsıl olur bu âdet ile." Yöneticiler, zorbalıkla milletten topladıklarının cüzî bir kısmını başa kakarak halka dağıtmakla Allah'ın rızasını