Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Bu, bana ilâhî bir ikazdır!"

Mısır'da yetişen evliyâdanZünnûn-i Mısrîhazretlerinin kabr-i şerîfi de Mısır'dadır.Bir gün çıktı evinden.Bir su kenarına geldi.Orada abdest alıyordu ki, az ötede bir "kadın" ilişti gözüne.Bir kerecik ona baktı.Sonra kapattı gözünü.Ama merak etmişti.Kendi kendine;"Kim bu kadın, bu tenhâ ve ıssız yerde ne arıyor" dedi.Böyle düşündü...Kadın da onu gör

Nice fidanlar düştütoprağa...

İsfehan'da yetişenZâhid-i İsfehânîhazretlerinin kabr-i şerîfi Basra'dadır.O zamanlar bir "tâun illeti" kasıp kavuruyordu ortalığı.Yakalanan, kurtulamıyordu.Nice tâze fidanlar düşüyordu toprağa.İşte o günlerde bir kişi geldi.Dert yandı bu büyük velîye;"Hocam! Tâundan üç oğlum öldü, şimdi de dördüncü oğlum yakalandı. Duâ edin de şifâya kavuşsun"diye

"Aradığınız zât benim..."

Zengî Atâhazretlerinin kabr-i şerîfi, Semerkant'ın "Zengî Atâ" köyündedir. O devirde dört arkadaş, ilim tahsîli için Buhâra'ya geldiler. Zâhirî ilimleri bitirince bir "mürşid-i kâmil" bulmak için düştüler yollara.Biri, "Seyyid Atâ" idi.Semerkant'tan geçerken bir "ihtiyar" görüp, ona; "Biz, bir mürşit arıyoruz"dediler.Meğer o ihtiyar, "Zengî Atâ" nâ

Mümine edep yakışır...

Yûsüf-i Hemedânîhazretlerinin ismini, şu üç ilim talebesi işitip kendisini görmeye gittiler.Ebû Saîd,İbnüssâkka veAbdülkâdir-i Geylânî...İbnüssâkka;"Ona öyle şeyler soracağım ki, bunlara cevap veremeyecek"dedi.Ebû Saîd;"Ben de ona zor suâller soracağım. Bakayım bunlara cevap verebilecek mi"dedi.Abdülkâdir-i Geylânî ise;"O zât büyük bir âlimdir. Ona

Sadık talebe...

Yûsüf-i Hemedânîhazretleri evinde oturur, dışarı çıkmazdı.Fakat bir gün çıkmak istedi.Böyle bir "istek" doğdu içinde.Bu arzusu o kadar çoğaldı ki, merkebine binip, sürmeye başladı.Nereye ve niçin gidiyorduKendi de bilmiyordu...Gayriihtiyârî çekiliyordu.Serbest bıraktı hayvanın yularını.O nereye giderse oraya gidecekti.Hayvancağız, şehirden çıkıp gi

İmansız ölmekkorkusu!..

Semerkant'ta yetişen büyük velîlerdenYûsüf-i Hemedânîhazretlerinin kabr-i şerîfi, Merv şehrindedir.Resûlullah Efendimizin mübârek kalbindeki ilim, feyiz ve nurlar, kalpten kalbe akarak ona vâsıl olmuştu...Orta boylu, buğday benizliydi.Kumral sakallı, zayıfbir velîydi.Eline geçeni, muhtaçlara verir, herkese şefkat ederdi.Çok zaman da ağlardı!Yetişti

"Ölü kalpleri dirilten!.."

Ubeydullah-ı Ahrârhazretleri şöyle anlatıyor:Çocukken rüyâ gördüm bir gece...İsâ aleyhisselâm yanımda oturuyordu.Başımı okşayarak;"Evlâdım! Senin yetişmen için ben yardım edeceğim"diyordu.Nihâyet sabah oldu.Rüyâmı anlattım âlimlere.Onlar tâbir ederek;"İsâ aleyhisselâm, ölüleri dirilten bir peygamberdir. Mâdemki, seni İsâ Peygamber yetiştirecek, öyl

"En mühim iş nedir"

Türkistân'ın en büyük velîlerindenUbeydullah-ı Ahrârhazretleri şöyle anlatıyor:"Çocukken mektebe gidiyor, ama Allahü teâlâyı bir an unutmuyordum.Ben böyle olunca, herkesi de öyle zannederdim.Bir gün hava çok soğuktu...Mektebe gidiyordum...Ayağım çamura battı.Çamurdan kurtulmaya uğraşırken pabucum ayağımdan çıktı.Onu kurtarmaya çalışırken,Allah'tan

"Babanızın beyaz bir atı var mıydı"

Ubeydullah-ı Ahrârhazretlerinin oğlu Abdülhâdî şöyle anlatır:Ben Anadolu'ya gittiğimde, Sultân Muhammed Hân'ın oğlu Bâyezid Hân Osmânlı Devleti'nde pâdişahtı.Beni misâfir etti.Oturup konuştuk.Sohbet esnâsında;"Ey Abdülhâdî! Babanızın şemâili şöyle şöyle miydi. Beyaz bir atı var mıydı" diye sordu.Ben ona cevâben;"Evet, babamın şemâili aynen dediğini

"Allah'ın izniyle Türkler kazandı"

Türkistân'ın en büyük velîlerindenUbeydullah-ı Ahrârhazretleri bir gün dergâhta idi.Bir perşembe günüydü.Talebelerine;"Atımı hazırlayın!"buyurdu.Ve hızla kalktı yerinden.Vakit, öğleden sonraydı.Beyaz atına atladı.Ve hızla uzaklaştı Semerkant'tan.Gün batısına doğru gidiyordu...Bâzı talebeleri,tâkip ettiler onu.Lâkin Semerkant'ı geçince"Siz burada ka