Abdüllatif Uyan

Türkiye

Hasetçi her zaman vardır!..

Hadîs âlimlerinin en büyüğü olanİmâm-ı Buhârîhazretlerinin ilminin üstünlüğü ve dîninin bütünlüğü her yere yayılınca insanlar her taraftan yanına üşüştü.Ancak bâzı kimseler haset edip, hakkında "dedikodu" çıkardılar. O da Nişâbur'dan Buhâra'ya göç etti. İnsanlar, akın akın gelip ziyâret ediyordu kendisini.Oranın vâlisi bir memuruna;"Git İmâma söyle

Anne duasıyla şifaya kavuştu...

Hadîs âlimlerinin en büyüğü olanİmâm-ı Buhârîhazretleri, 1400 senesinde Buhârâ'nın Cağanyân nâhiyesinde vefât etti.Henüz küçükken babası vefât etmişti...Tahsîlini, annesi aldı üzerine. Çocukken gözlerine bir hastalık gelmiş ve bir müddet sonra görmez olmuştu iki gözü de.Kadıncağız gece gündüz duâ ediyor, şifâ vermesi için Allahü teâlâya yalvarıyord

Günahına üzülen kimse mümindir

Büyük velîAlaaddîn-i Attârhazretleri bir gün talebesiyle sohbet ediyordu...Bir ara sohbeti kesip;"Siz mi beni buldunuz, yoksa ben mi sizi"diye sordu.Talebeler;"Biz fakîrler sizi bulduk efendim"dediler.O zaman;"Peki, bulun beni öyleyse!"buyurdu.Ve bir anda kayboldu gözden...Hatâ ettiklerini anladılar...Büyük "pişmânlık" içinde;"Hatâ ettik efendim, a

Sevgi kimden gelir

Evliyânın büyüklerindenAlaaddîn-i Attârhazretleri anlatıyor:Hocam Behâeddîn-i Buhârî, beni talebeliğe kabul edince; onu o kadar sevdim ve öyle bağlandım ki, bir an bile ayrılmak istemiyordum yanından.Zîra onun yanında geçirdiğim az bir zaman, onsuz geçen yıllardandaha kıymetliydi benim için.Birine bir teveccüh etseydi, tasavvufun en yüksek derecesi

"Evlenmek için dünyâlık şart değil ki!.."

Alaaddîn-i Attârhazretlerinin babası, çok "zengin" biriydi Buhâra'da. Öldüğünde çok malve para bırakmıştı.Ama Alaaddîn, hiçbir şey almadı omallardan.Gidip Behâeddîn-i Buhârîhazretlerine talebe oldu.Ne yorganı vardı odacığında,ne de yatağı.O, bütün dikkatiniderslerine vermişti.Hocası, onun kalbindeki cevheri gördü. Ve hanımına;"Kızımız büluğa erince

"Hocamız, onu bizden çok seviyor!.."

Büyük velîBehâeddîn-i Buhârîhazretleri, talebesi içinden en fazlaAlâeddîn-i Attâr'ı seviyordu.Diğerleri bunu merak ediyor "Hocamız, onu niçin bizden çok seviyor" diyorlardı içlerinden.Bir gün hep birlikte birnehir kenarına gittiler.Büyük velî sohbete başladı. Bir ara Alâeddîn'e dönüp;"Alaaddîn kalk!"diye seslendi.O, bu emirle fırlayıp kalktı.Bütün

Büyüklere 'peki' demek...

Buhara'da yetişenAlâüddîn-i Attârhazretleri, büyük bir velîydi. 1400 senesinde Buhârâ'nın Cağanyân nâhiyesinde vefât etti.Çok zengin, soylu bir aileye sâhipti. Gençken Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin huzûruna edeple girerek "Efendim, beni de talebeliğe kabul eder misiniz!" diye ricâ etti. O mübarek zat da buyurdu ki:"Kabul ederiz, ama bir şartla.

"Bunu ancak bir avuç toprak doyurur!"

Hâce Nizâmeddînhazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine:Fakîr bir adam oltayla balıktutarken pâdişah bunu görüp;"Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana onun ağırlığınca altın vereceğim"dedi.Oltaya bir şey takıldı.Ortası delik bir kemik.Hükümdâr;"Şansın bu kadarmış"dedi.Ve o garibi alıp saraya gitti.Adamlarına;"Bu balıkçıya, şu kemiğin ağırlığı

Paha biçilemeyen eski ayakkabı!

Çok fakîr biri,Hâce Nizâmeddînhazretlerinin cömertliğini duyup huzûruna geldi bir gün.Ve arz etti hâlini.Ancak bu velînin, o an için, bir çift eski ayakkabıdan başka yoktu bir dünyâlığı.O "eski ayakkabı"yı verdi ona.Ama az buldu fakîr bu ihsânı.Kendi kendine; "Böyle cömert kimseden, bu da çok az" diyordu.Kederli olarak geri döndü!Ve konakladı bir h

Namaz kılanlara müjdeler olsun!

Hindistan'da yetişen velîlerdenEmîr Hüsrev Dehlevîhazretleri çocukken, babası elinden tutup, büyük velîlerden Hâce Nizâmeddîn hazretlerine götürdü bir gün.Tam dergâh önüne gelince "Babacığım, siz girin" dedi.Ve yanık çocuk sesiyleşu beyitleri okudu kapıönünde;Âşık Hüsrev, kapınızdadır.İçeri girmeye izin var mıdırİzniniz olursa, girer içeri.Yoksa ağ